Şu önemli günü es geçmeyelim…
Ülke gündemi bir anda gündüz kuşağı programları gibi evliliğe dönünce, arada önemli bir günü atlamış olduk: 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Her ne kadar "kutlanacak bir şey yok" diye coşkuyla karşılanmasa da sorunların dillendirilmesine vesile olması nedeniyle bu özel gün önemli. O yüzden es geçmemekte fayda var.
***
Basın özgürlüğü neden önemli?
İfade özgürlüğü, toplumların gelişmişlik düzeyleri hakkında bizlere ipuçları verir. Zira her türlü gelişmenin öncüsü fikirlerdir. Bu noktada basın ise, kamuoyunun sözcüsü olarak bu fikirleri farklı kişilere ulaştırma vazifesini yürütür. Bu şekilde, topluma devlet yönetimindeki faaliyetler, meydana gelen olaylar ve ortaya konulan fikirler hakkında bilgi verir.
Ziya Gökalp, bunun önemini, "Gazete her gün herkesin ayağına giden ve herkesin anlayabileceği dersleri okutan canlı bir okuldur." diyerek ifade etmiştir.
Demokratik sistemlerde kişiler siyasi iktidar tarafından hoş karşılanmayan farklı görüşlerini dahi rahatlıkla ifade edebilirler. İşte basın özgürlüğü düşüncelerin açıklanmasını ve halka ulaşmasını sağladığından demokratikleşme ölçüsünü gösteren kriterlerden biridir.
Geçmişte ve günümüzde kimi bilim insanlarının basından dördüncü bir erk/ kuvvet olarak bahsetmesi, bu önemi yüzündendir.
***
Peki, ya Türkiye'de basının önemi?
Türkiye Gazeteciler Sendikası verilerine göre, 91 gazeteci ve medya çalışanı hala hapiste.
CHP Milletvekili Utku Çakırözer'in açıkladığı basın özgürlüğü raporuna göre, 2019 yılında 172 gazeteci yazdıklarını, haberleştirdiklerini mahkeme huzurunda savunmak zorunda kaldı.
En az 250 gazeteci işten çıkarıldı veya istifaya zorlandı.
En az 34 gazeteci mesleğini yaptığı için sokak ortasında darp edildi.
4 milyona yakın idari para cezası RTÜK tarafından televizyon ve radyo kanallarına kesildi.
Resmi ilan yayınlama hakları kesintiye uğratıldı.
Yarım milyona yakın tazminat cezası da gazetecilere kesildi.
Çok sayıda gazetecinin basın kartı iptal edildi.
İfade özgürlüğü açısından özgürlükçü ve hukuksal yaklaşımlar sergileyen üst derece mahkemesi ve uluslararası mahkeme kararları, alt derece mahkemeler tarafından uygulanmadı. Hukuka aykırılıklar, hak ihlallerini beraberinde getirdi.
Hakaret, Cumhurbaşkanına hakaret gibi suçların gazetecilerin haber verme hürriyetlerini ortadan kaldıracak kadar geniş yorumlanmasına alışmıştık ama bunlara bir de "ekonomideki gidişatın kötü olduğunu söyleme suçu" eklendi.
***
Özetle, doğru söyleyen dokuz köye sığamadı ama bir hapishaneye sığdırıldı.
Ya da en azından mesleğini yaptığı için savunma yapmak zorunda kaldı ama yazıların içeriğindeki o eleştirilen kişiler, hiçbir zaman hesap vermek zorunda hissetmediler kendilerini.
Tüm bunlar "reform yaptık tüm sorunlar çözülecek, ifade ve düşünce özgürlüğü sağlanacak" denilen yılda oldu. Ancak çakma reform, hiçbir şeyi değiştirmedi. Artan özgürlükler değil, yine her zaman ki gibi baskı ve sansür oldu…