'Stratejik göç mühendisliği'

Moskova'da, en azından şimdilik, kanın durması için bir mutabakata varıldı. Girintili çıkıntılı mutabakat nereye kadar? Önce Astana'da, sonra Soçi'de birtakım imzalar atıldı. Netice ne oldu? Rusya, devşirme militanlarla katliam yaptı.

Türkiye, zaman kaybetmeksizin, mezhep çatışmasının önüne geçmelidir. İran muhakkak ama muhakkak ikna edilmelidir. Suriye'nin Şiîleştirilmesi için Sünnî katliamı, ileride telafisi mümkün olmayan yaralar açacak, kan hiç durmayacaktır.

Aklı başında Şiî ulema vardır... Aklı başında Sünnî ulema vardır. Ulemayı bir araya getirmenin yolları bulunmalı, bir ortak karara varılmalıdır.

Bu meseleye sonra döneriz. Göç üzerinde duracağım.

Prof. Dr. Ümit Özdağ, şu zamanda okumamız gereken "Stratejik Göç Mühendisliği" kitabını yayınladı. (Kripto Yayınları). Alt başlık kitabı özetliyor: "İç savaşa sürüklenmek istenen Türkiye".

Kitabın "Sunuş" yazısı Prof. Dr. İskender Öksüz'den. Bizim talebeliğimizde yazılarını "Ayhan Tuğcugil" imzasıyla okuduğumuz isim. 12 Eylül öncesinin netameli günlerinde ODTÜ'de rektör vekili.

İskender Hoca, Sunuş'ta, Ümit Özdağ'ın neyi fark ettirmek istediğini gösteriyor:

"Özdağ, Kaçınılmaz Çöküş-AKP'nin Dörtlü Krizi kita­bında hilafet devleti için döşenen taşların dördünü ele alıyordu: 1) Ekonomik kriz, 2) Devlet krizi: Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarının tek tek sökülmesi, 3) Millî Birlik Krizi: Her gün tıpatıp kendileri gibi düşünmeyenlere akıl almaz hakaretler yağdırma, 'Burada yal­ınız Türk yok!' diye her fırsatta haykırma, tıpatıp onlar gibi düşünmeyeni dinsiz ilan etme, halkın yüzde ellisine 'terörist, çukur' deme ve nihayet 4) Suriyeli sığınmacı­lar krizi.

Uzaktan bakıldığında birbirinden ayrı imiş gibi görü­nen bu dörtlü, aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde taş üstünde taş bırakmama stratejisinin adımları­dır. Ekonomik kriz bunlardan ayrı diye düşünülebilir, değildir. O da yıkım operasyonuna kaynak sağlamak için yapılmış harcamaların sonucudur.

Stratejik Göç Mühendisliği işte bu dörtlü harekâtın dör­düncüsünü, Suriyeli sığınmacıları ele alıyor. Bütün indikatörler Suriyelilerin Türkiye'de temelli kalacağına ve hızla çoğalacağına işaret ediyor. Önümüzdeki on yıllar­da kucağımızda nüfusumuzun yüzde onunun üstünde bir kitle bulacağımızı gösteriyor. Kimlik krizi içinde bir kitle... Teröristlerin, mafyanın cirit attığı, iç savaş fünyesi görevi üstlenmiş bir kitle!.."

Batı verdiği sözleri tutmayınca, Yunanistan'a, Bulgaristan'a geçilecek sınırları açtık. İsteyen gitsin, dedik. Güya Batı'ya gözdağı vereceğiz. Hiç oralı olmadılar. Hemen Yunanistan'a kol kanat gerdiler. Asıl mülteci bizde hâlbuki.

Geçişler çok zor. İnsanlar perişan. Geçenler Suriyeliler de değil. Çoklukla kaçak yıllardan Türkiye'ye girmiş, Afganistanlılar, Pakistanlılar ve başka başka ülkeden insanlar.

Suriyeliler artık Türkiye'yi yurt tutmuşlar, çoğu kendi düzenlerini kurmuş, şöyle veya böyle karnını doyuruyor. Çocuklarına mektep kapıları açık. Saray Hükûmeti, Ak Parti'yi destekleyeceğine inandıkları kalifiye elemanları vatandaşlığa da alıyor. Yakında, kendilerine oy verme şartıyla, belki herkese vatandaşlık yolunu açacaktır.

Asıl tehlike bundan sonra. Uzaklardaki Avrupa hayali kuranlar geçiş yolu açıldı zannıyla Türkiye'ye akın akın gelecekler ve geçemeyecekleri için yığılacaklar.

Bakmayın siz bir Saray bakanının şu kadar kişi Yunanistan'a geçti, diyerek rakam vermesine. Geçen çok çok az.

Mültecilerin kendi topraklarına dönüşleri için ne yapılması gerekiyorsa o yapılmalıdır.

turk-ulkusu-1.jpg

Yazarın Diğer Yazıları