Standard & Poor’s Tehlikeyi Gösterdi
Geçtiğimiz hafta sonu uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P Global Ratings Türkiye ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. Kurum Türkiye'nin uzun vadeli döviz cinsinden kredi notunu "B+", uzun vadeli yerel para cinsinden kredi notunu ise "BB-" olarak teyit etti ve not görünümünü de durağanda tuttu.
S&P’nin Türkiye notu yatırım yapılabilir seviyenin tam 4 kademe altında bulunuyor. 2018 yılında Brunson Krizi esnasında, kurlardaki sert artış ve makro ekonomik göstergelerdeki bozulma, notumuzun düşmesine neden olmuştu.
Bu noktada başta S&P olmak üzere, Fitch, Moody’s gibi diğer kurumların Türkiye ile ilgili değerlendirmelerini görmezden gelemeyiz. Zira, ülkemiz için gerekli olan yabancı sermaye, akış rotasını belirlerken anılan kurumların raporlarını baz almaktadır. Dolayısıyla hükümetin bir zamanlar söylediği ‘bizim için yok hükmündedir’ lafı pratikte geçerli değildir. Türkiye gibi tasarruf eksiği olan, kalkınma için dış sermayeye ihtiyaç duyan bir ülke, kredi notunu artırmayı amaçlamalıdır. Yatırım yapılabilir seviyeden uzaklaşmamız demek, daha yüksek faizle, daha az yabancı kaynağa erişebilmemiz anlamına gelmektedir.
S&P’nin son açıklamasına dönecek olursak, Türkiye için ekonomik büyümenin yılın ikinci yarısında toparlanmasını beklemelerine rağmen, kredi genişlemesindeki hızlı büyüme, çift haneli enflasyon ve önümüzdeki aylarda genişlemekte olan cari işlemler açığı gibi geçmişteki dengesizliklerin yeniden ortaya çıkacağına dikkat çekildi.
ENFLASYON ŞİDDETLENECEK
S&P’nin enflasyon ve cari açıkla ilgili tespitleri son derece haklı. Şöyle ki, bir ekonomide kredi ya da para basma yolu ile piyasadaki para miktarını artırır, ancak mal üretimini artıramazsanız o işin sonunda fiyatlar yukarı gider. Yani enflasyon oluşur.
Şimdi, Türkiye’de kredilerdeki artış hızına baktığımızda 2019 mayıs ayında 2,5 trilyon TL olan toplam kredilerin, 2020 mayıs ayında %25 artarak 3,1 trilyon TL olduğunu görüyoruz. Yani piyasaya para pompalanmış. Peki bu para nereye gitmiş? Borsaya, dolara ve altına… Çünkü paranın yatırıma dönmesi için gereken siyasi huzur ve düşük enflasyon ortamı yok.
Para miktarının artarak mal ve hizmet fiyatlarını yükseltmesi sadece kredi genişlemesi ile olmuyor. Merkez Bankamızın bastığı banknot + madeni para tutarına baktığımızda da bir artış söz konusu.
2019 başında 133,2 milyar TL olan para arzı büyüklüğünün, 2020 temmuzunda 228,5 milyar TL’ye yükseldiğini görüyoruz. Bu durum da enflasyonu tetikleyecek bir unsur olacak. Ayrıca Covid etkisi ile düşen üretim miktarı da piyasada malların fiyatını yukarı doğru çekecek.
S&P’nin cari açık konusundaki uyarısı da yerinde. Çünkü dış girdiye bağlı Türk ekonomisi dönmeye başladıkça yarı mamul ithaline başlıyor. Bu da kasadaki dövizi azaltıyor, kurlara yukarı doğru baskı yapıyor.
Ekonomi politikası yöneticileri tarım ve imalat sanayinde ekonomimizin dışarıya olan bağını bitirecek reformları devreye almadıkça, cari açık ve enflasyon, Türkiye’nin ana sorunları olarak kalmaya, vatandaşın ve girişimcilerin canını yakmaya devam edecek.