'Sözde' savaşları!

Önceki gün Saray Kabinesi toplantısından sonra R. T. Erdoğan, bir konuşma yaptı. Herkes, kısıtlamalar hakkında ne diyecek merakıyla ekran karşısındaydı. Reis, her zamanki gibi, önce pembe tablo çizdi.

Saray'a kaç kişi "başdanışman" yapıldı, bilmiyorum. (Muhalefetin dediğine göre sayılamayacak kadar çok! Muhalefet değil mi?! Abarttıkça abartır! Ama, cevap vermesi gerekenler oralı olmuyorlar!) Salgın döneminde, hiçbir ülke yöneticisi pembe tablo çizemez. Başdanışmanların bunu araştırmaları lâzımdı. Yine salgında hiçbir ülke diğerinin önüne geçemez... Avantaj ve dezavantaj, ülkelerin birikimleriyle orantılıdır.

ABD ve Avrupa devletleri, hazırdan yiyorlar. Biz nereden yiyoruz? Kara gün için topladıklarımızı da erittik.

Ekonomiden anlayanlar Merkez Bankası rezervinin alarm zillerini çaldığını söylüyorlar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin sözcüleri Türkiye'nin İngiltere'deki tefecilere aşırı borçlandıklarından bahsederler, telaffuzda güçlük çektiğimiz yüksek yüksek rakamlar verirler. K. Kılıçdaroğlu geçen hafta yine hatırlattı:

"Nasıl olur da 83 milyon vatandaşı Londra'daki bir avuç tefeciye teslim ettin. Dünyanın en yüksek faizini ödüyoruz, neden? Almanya'ya bakın, negatif faizle borçlanıyor. Yani borç verenler, ayrıca para veriyorlar. Parayı işlettiği için. Biz de faiz ödüyoruz. Neden? Bütün bunların tartışılması lazım..."

İngiliz tefecilere borçlanma meselesine Saray kanadı hiç mi hiç girmedi. Girdi de ben mi kaçırdım, diyeceğim... Sanmıyorum. Muhalefetin bu suçlamalarına cevap gelecek mi diye dikkatli takip ederim.

K. Kılıçdaroğlu, "rüşvet" ve "büyükelçi" tayini meselesini sık hatırlatır. Muhalefetin her tenkidine cevap veriliyor ama "Rüşvet aldıkları" belgelendiği söylenen iki büyükelçi ve bu İngiliz tefecilere borçlanma mevzusuna hiçbir surette cevap verilmiyor. Sükût ikrardan gelir mi desek!...

"Sözde Cumhurbaşkanı" sözü K. Kılıçdaroğlu'nun ağzından çıkar çıkmaz, Saray yârânı hemen ses yükseltti. "Sen nasıl bizim 'seçilmiş' cumhurbaşkanımıza 'sahte' der gibi 'sözde' dersin!" saldırısı peş peşe geldi. Reis ne diyecek diye herkes gibi ben de merakla bekledim. Altta kalmamalıydı, daha ağır bir sıfat kullanmalıydı.

Reis'in cevabına geleceğim.

Geçmişte, Cavit Çağlar, yakında kaybettiğimiz Mesut Yılmaz'a "yav..k" demiş ve mahkemelik olmuşlardı. C. Çağlar'a para cezası verilmiş, bu ceza C. Çağlar'a sorulunca, "Parayla değil mi? Yine derim!" sözünü etmişti.

24 Şubat 2016'da TBM'de bir tartışmada da kullanıldı bu kelime. Ak Parti milletvekili, CHP grup Başkanvekili için "yav..k" dedi. Bir başka CHP milletvekili, Ak Partili'ye "pez....ek" diyerek karşılık verdi.

Kavgacılar üstte çıkmak için daha daha ağır sözlerle birbirlerine saldırırlar.

Ben de Kasımpaşalı Reis'ten "sözde"yi bastıracak sözler bekledim. O, K. Kılıçdaroğlu'nün "sözde"sini katmerledi önce. "Sözde Genel Başkan" dedikten sonra, dört kere daha "sözde" kelimesini kullandı. Sonraki sözü ise "çukur"du. "Bu çukur zihniyet" dedi.

"Çukur"u, Necip Fazıl, N. Hikmet Ran için kullanmış "Sana alçak bile diyemem, zira alçağın da bir irtifaı var. Sen olsan olsan çukursun, çukur!" demişti.

N. Fazıl'ı en iyi bilecek olan Saray yârânıdır. Başdanışmanlar, "çukur"u konuşma metnine özellikle yerleştirmişler; "Sizin zihniyetiniz 'alçak'ın da ötesinde." demek istemişlerdir.

"Sözde" savaşları "çukur"da bitmeyeceğe benzer.

Yazarın Diğer Yazıları