‘Soykırım’ meselesi el yordamıyla halledilemez!
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Ermeni soykırımı” iddiasına karşı gerçekten çok mantıklı konuşmuş:
“Bunun şimdiye kadar, bence doğru bir şekilde, siyasî olmaktan ziyade tarihi bir tartışma ve sonuç olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu tutumun ABD hükûmeti için doğru bir duruş olduğunu düşünüyorum; çünkü, bir olay ne kadar korkunç olsa ya da yüksek duyguları temsil ediyor olsa da, tarihî olayları çözmek için hükûmetin gücünü kullanmak, çok tehlikeli bir kapıyı açar.”
H. Clinton’ın, metni danışmanlarına hazırlattığını, bilerek ve sözlerini tartarak konuştuğunu sanmıştım. Öyle değilmiş. Bir toplantıda, biri kalkmış “ABD’nin soykırımı neden tanımadığını” sormuş. ABD Dışişleri Bakanı herhâlde o toplantıda böyle bir soru geleceğini aklına getirmedi. Kendi fikri olarak bu cevabı vermişse, çok önemsenecek bir cevaptır.
Clinton’un, Yahudilerin “soykırım” meselesinde ne kadar hassas olduklarını ve dünyada soykırıma uğrayan milletler içinde tek kalmak istediklerini muhakkak biliyor. Bu cevabında “Musevî” dengesini de dikkate almalıyız ve biz buradan da yürümeliyiz.
Yani Yahudileri yabana atmamalıyız.
***
Önceki gün, Başbakan Recep T. Erdoğan’ın artık gitmem dediği İsviçre’nin Davos şehrinde Dünya Ekonomik Forumu’nda AB’den mesul bakan Egemen Bağış: “1915 olayları soykırım değildir. Gelsinler beni tutuklasınlar!” demiş.
İsviçre savcıları harekete geçmeden Egemen Bağış Türkiye’ye döndü. Arkasından dava açarlar mı? Avrupalılar bazen öyle akıllarını peynir ekmekle yerler ki, yaptıkları işlere şaşıp kalırsınız, İsviçre’nin Davos şehri savcısı, prosedür nasıl bilmiyorum ama, bakarsınız arkasından TBMM’ye bir fezleke gönderiverir!
Bilginizi tazeleyelim! İsviçre de “soykırımı inkâr edenlere ceza verilmesi” kanunu Fransa’dan önce, 2005’te kabul edilmişti.
Biz ne yaptık?
Hiçbir şey!
Geleni gideni bir güzel ağırladık. Davos’lara gittik geldik. R. T. Erdoğan, biliyorsunuz “van minut”u 2009’da Davos’ta söyledi.
Şu olmaz: Boykot! Hükûmetlerin aldığı kararları halkları cezalandırarak protesto edemeyiz.
Tuhaf protestolara da kalkışmayalım... Devlet gereğini düşünsün... Öyle bir mücadele verilsin ki, karşısındaki bayağı bir tırssın; baltayı taşa vurduğunu anlasın.
1999’da Abdullah Öcalan daha İtalya’da iken ben de olayları takip etmek için gazeteci olarak İtalya’daydım. Bütün İtalyan televizyon kanalları, birinci haber olarak Öcalan haberini verir ve Türkiye’deki protesto haberlerini magazinleştirirlerdi.
İnsan Türkiye’den bakınca işin garipliğini pek fark etmiyor ama, dışarıdan hiç normal görünmedi... İtalyan malları yerlere saçılıyor, üstünde tepiniliyor falan...
Biz bütün İtalyanları, PKK’lı yapıp çıkmıştık... Olanlardan mesul olan o zamanki Massimo D’Alema hükûmetiydi hâlbuki... D’Alema çapsızlığı ve art niyeti yüzününden mesele çığırından çıkmıştı. (Kaç defa yazdım; ciddî bir İtalyan gazetesi de, PKK’nın içyüzünü halkın bilmesi için benim yazımı yayınlamıştı. Yani halk başka yerde idi!)
***
Geçici tedbirlerle sonuç alamayız ve daha da batarız.
Bensiyon Pinto, yıllarca Türkiye Musevî Cemaatinin başkanlığını yapmıştır.
Bensiyon Pinto, “Anlatmazsam Olmazdı-Geniş Toplumda Yahudi Olmak” adıyla yazdığı kitabında, yaşadıklarını, tecrübelerini, hissetiklerini ve düşündüklerini bir arada vermiş.
İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav’ın (şimdi tecavüzden hapiste) Türkiye’yi bir ziyareti sırasında ABD’de de yine Ermeni lobileri soykırımı kabul ettirmek için atağa geçmiş, Ak Parti Hükûmeti bayağı sıkışmış, Kongre neredeyse “tamam” diyecek. Ama Yahudi lobisi ağırlığını koyarsa denge değişecek. Başbakan R. T. Erdoğan bizzat Bensiyon Pinto’dan rica ediyor Moşe Katsav devreye girsin diye... Bensiyon Bey, İsrail Cumhurbaşkanıyla samimiyetine dayanarak ABD’de etkili bir ismi araması için “aşırı” ısrarcı oluyor ve Katsav’a istediğini yaptırıyor. Adam İstanbul’daın Moldova’ya geçecekmiş, sonra ABD’deki “etkili” kişiye ulaşılmış ve mesele kökten çözülmüş. Uçaktayken Katsav Bensiyon Pinto’yu arıyor, o da Recep Tayyip Erdoğan’a söylüyor.
Nereye kadar böyle ikili ilişkilerle mesele halledilecek?
Şimdi İsrail Hükûmetiyle de ara bozuk... Nasıl destek alınacak?
Böyle el yordamıyla iş olmaz.
Köklü tedbir alınmalıdır ama nasıl?
Ee... Bunu da siz düşünüp bulun!