Sorun, İstanbul Sözleşmesi'nde mi?
Bir annenin 10 yaşındaki kızının önünde eski eşi tarafından öldürülüşü mü, bu dehşet verici olayın soğukkanlılıkla videoya çekilmesi mi, katil babaya türlü saçmalıklar içeren bahanelerle hak verenlerin bulunması mı?.. Hangisinden başlasam anlatmaya, hangisinden yakınsam ilk?
Gün geçtikçe daha da insanlıktan çıkan vahşetlere tanık oluyoruz… Şiddet her yerde, şiddet herkes için tehlike. Ama en çok da kadına karşı, en çok da kadın için tehlike…
Dahası… Alıştık… Artık sıradanlaşan kadın cinayeti haberleri bile es geçiliyor. Emine Bulut, ölümü konuşulan kadınlardan; çünkü o çaresizce kanlar içinde haykırırken, yanında birileri yardım eli uzatmak yerine onun ölümünü videoya çekiyordu…
Şimdi bakış açınızı o videonun çekildiği yönden alıp, Emine'nin bulunduğu yöne yerleştirin… Kanlar içinde "ölmek istemiyorum" diye ağlarken; birilerinin sizi sahne sanatçısı gibi video çektiğini hayal edin… Tüylerinizi ürpertmiyor mu bu sahne?
Ne oluyor insanlığımıza?
Peki ya, katil babanın haklı sebeplerinin olabileceğini ileri sürenler? Suçu boşanmada, uzaklaştırma tedbirinde, kadının iffetinde arayanlar?..
İstanbul Sözleşmesi yine gündemde
Türkiye'de kadınlar ne zaman gündem olsa, iki şey dile getirilmeye başlanır oldu. 1. İdam. 2. İstanbul Sözleşmesi.
İdamı daha önce defalarca konuştuk, sakıncalarını söyledik… İstanbul Sözleşmesi ise konuşulanlardan anladığım kadarıyla pek bilinmiyor. Yoksa mümkün değil diye düşünüyorum, bir insanın, 'kadınların yalnızca kadın olduğu için şiddet görmelerini' kabullenmesi…
İstanbul Sözleşmesi, kısaca, (uzun adıyla "Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi"), kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığı olan ilk uluslararası sözleşme.
2018 verilerine göre, 45 ülke tarafından imzalanmış, 27 ülke tarafından onaylanmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinden beri yürürlükte.
Sözleşmenin şiddet kapsamı geniş. Psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma olmak üzere kadına yönelik tüm şiddet türlerini içeriyor.
Sözleşmenin birinci maddesi maksatlarını özetle şöyle sıralamış:
a) Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve aile içi şiddeti önlemek;
b) Kadına karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve kadın-erkek eşitliğini önemli ölçüde yaygınlaştırmak;
c) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin mağdurlarının korunması için politikalar tasarlamak;
d) Kadına karşı şiddeti ortadan kaldırmak için uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
e) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması maksadı güden kuruluşlar ile kolluk kuvvetleri birimlerinin işbirliği yapmalarına destek vermek.
Şimdi soruyorum…
Bu maksatlardan hangisi yanlış?
Hangisi kötü, gereksiz, zararlı, yıkıcı?..
Kadın hakkı bile değil, insani yaşam hakkı
Söz konusu olan oy hakkı, seçilme hakkı değil; "şiddet". Şiddet, aslen kadın hakları ile alakalı bir mesele bile değil; şiddet, vücut bütünlüğüne karşı işlenen bir suç, bir yaşam hakkı ihlali.
Bir kedinin, bir kuşun, bir ağacın sahip olduğu "yaşam hakkından" bahsediyoruz, kadına çok görülen yaşam hakkından…
Son 15 yılda 5 kattan fazla artan kadın cinayetlerinden bahsediyoruz…
Biz "tek ses" olmazsak, devlet gereğini yapmazsa, yargı gereken cezayı vermezse… Emine Bulut ilk olmadığı gibi, ne yazık ki son da olmayacak...