Son çıkışlar iktidarı bocalattı
Kemal Kılıçdaroğlu''nun çıkışları gündemin ilk maddeleri. İktidardakiler şaşkın; ne yapacaklarını, nasıl karşılık vereceklerini bilemez durumdalar.
Kişilere ve müesseselere bir tehdit varsa siyasî suikastlardan bahsedilebilir. Var ki, konuşuluyor. Yumruklu, sopalı saldırılarda, saldırganlar serbest. Bu, cinayet işleyeceklere de cesaret vermediğini kimse söyleyemez.
Silah kullanacakları ikiye ayırmak gerek. Bir: Canı sıkılanlar, iki: Terör örgütleri.
(Canı sıkılan biri, biliyorsunuz, HDP binasına girdi, zeytin domatesle kahvaltı etmeye hazırlanan bir kadını katletti.)
12 Eylül öncesinden beri faaliyet gösteren iki silahlı örgüt var. Yakın zamanda kendilerini 4+1 harfle adlandıran bir örgütten "suikast hazırlığı"ndaki bir grup gözaltına alındı.
Bir diğer örgüt, Apoculuktan PKK''cılığa evrilen bölücü/yıkıcı grup ki, bu grubun, üst seviyedeki bazı militanları, hiç beklemedikleri, rahat edeceklerini düşündükleri yerlerde öldürüldüler.
(Ara not: "Öldürme" kelimesi ürpertici. Bizdeki devlet aklı, halkı irkiltmemek için olsa gerek, militanların "öldürüldüğü" değil; "etkisizleştirildiği" haberini veriyor. Kaç defa hatırlattım; öldürüldüyse "öldürüldü", yakalandıysa "yakalandı", teslim olduysa "teslim oldu" denilmelidir. İnsanımızın hassasiyetini dikkate alalım; kafa karıştırmayalım.)
IŞİD''den hiç bahsetmeyelim. Bir ellerinde otomatik silah, bir ellerinde kılıç. Sadece öldürmek için kurgulanmış militanlar grubu. Her gün birkaç militanın yakalandığı haberi çıkıyor.
Darbeye kalkışan Cemaat de "terör örgütü" diye adlandırılıyor. Nasıl terör estirdiler de böyle adlandırıldılar bilmiyorum. "Darbeci cemaat/örgüt" denebilir ancak. Bundan sonra toparlanıp tedhişe girişirler mi? Hiç belli olmaz. Onların içinden de "canı sıkılanlar" çıkabilir. Çünkü işten atıldılar, çoluk çocuk perişan. "Kaybedecek bir şeyim kalmadı." der, beline silahı takar yürür.
Hangi yöne baksan, birileri sana silah gösteriyor, göstermekle kalmıyor, sıkıveriyor.
Burası Türkiye... Stratejik bölgedeyiz, geçiş alanındayız. Her an her şey olabilir.
PKK''nın bu sıra üst seviyedeki militanların "indirilmesi" onları, sansasyonel bir yola sevk edebilir. Allah korusun.
Kim ne derse desin, CHP Genel Başkanı''nın çıkışları, iktidarı bocalattı. İktidardakiler Ne yapacaklarını, ne diyecekleri bilemediler. Vesayetten bahsettiler. Dün vesayet üzerinde durdum.
Millî Görüş zihniyetinde "Kemalist/Atatürkçü vesayetçiler"le mücadele esastır. Bunu açık açık söylerler. Mevcut iktidarın desteklediği "zihin şekillendirme" kuruluşu SETA, Erdoğancılığı, Kemalizmin karşısına koydu. Kemalist vesayetle mücadeleden bahsetti. Vesayet rejimi "Görünürde demokratik olan seçimle gelen hükümetlerde asıl iktidarın başka güç odaklarında olduğu rejim"dir.
R. T. Erdoğan geldi, "güç odakları"nı dağıttı. Demek istedikleri bu. Erdoğanist bir rejimle karşı karşıyayız. ("Reis Rejimi", aynı kapıya çıkar.)
Şunu da hatırlatayım: "Kemalist vesayet"i gerekli görenler de vardır. Kim iktidara gelirse gelsin, "Atatürkçülük"ten asla taviz verilmeyecektir, derler.
SETA gibi kuruluşlar, Erdoğanist rejimin teorisini kuruyorlar. Ensar, TÜGVA gibi kuruluşlar ise, "Reis Rejimi"nin kadrolarını hazırlıyorlar. Tarikat ve cemaatlerden de yan destekler alıyorlar.