Sol neden PKK’ya açık?
Sol kanat, neden hep PKK’ya açık? Hem solcuyum hem vatanseverim, asla halkın birliğinden, ülkenin bütünlüğünden taviz vermem, diyemiyorlar, mutlaka, PKK’nın siyasî uzantılarından medet umuyorlar.
Sol bu yüzden bir arpa boyu yol alamadığını niçin düşünmüyor, düşünmek istemiyor?
“Sol”dan bir Bülent Ecevit kesin tavrını koymuştur. Yakın zamanda, bu köşede seri yazılarımda CHP’nin içinde bulunduğu PKK ve uzantısı siyasî partiler meselesine ayrıntılı girmiş, Bülent Ecevit örneğini vermiştim. Hâlbuki, Ecevit CHP’yi sol tarafa kaydırmıştı. Ama uyandı. 12 Eylül sonrasında, CHP henüz açılmamışken, Erdal İnönü’nün başında olduğu SHP’nin, CHP yeniden açıldıktan sonra bir süre genel başkanlığını yapan Altan Öymen’in PKK uzantısı siyasî partilere yanaşmalarına karşı çok ağır sözler etmişti.
18 Ocak 2022 tarihli “Kanun Semra’yı korur mu?” başlıklı yazımdaki şu satırlara dikkatinizi çekmek isterim:
“HDP, hiçbir surette ‘normal’ bir parti görülemez. 6 milyon oy alması bir şeyi değiştirmez. HDP’nin etrafına koruyucu çit çekip ‘Aman ha! Yüklenirken ihtiyatı elden bırakmayalım.’ denilmemelidir. Kazanılması gereken, HDP’ye oy verenlerdir; HDP yönetimi değil! Siz halkı, birliğe, dayanışmaya inandırabiliyor musunuz? Mesele budur. / PKK’ya, dolayısıyla HDP’ye karşı çok geniş bir kitlenin hassasiyeti var. HDP’yi kollayanlar, kendilerine oy verenlerin ister istemez, yanlış yolda mıyız, diye düşünmeye başlayacaklarını hesap etmeliler.”
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin yelpazesini genişletmek istedi. Parti tüzüğünde “sol” varken, gideceği yer belli. Tüzüğün birinci maddesine göz atın, bir tarafta Mustafa Kemal Atatürk öne çıkarılıyor, diğer tarafta “sol”da olduklarından bahsediliyor. Yıkıcılığın, bölücülüğün, ayrıştırıcılığın her türüne açık “sol”la Mustafa Kemal Atatürk nasıl bağdaştırılabilir! (Literatüre girin, “sol”un tarifine bakın karşınıza neler çıkacak!)
*
Sola karşı mesafem belli. Doğru olmak lâzım. Daha önce de yazdım, Ak Parti’ye ve iktidarına muhalif, RTÜK’ün sık sık müdahaleleriyle karşılaşan belli televizyon kanalları PKK uzantısı partinin mensup ve destekçilerini ekrana sık çıkartıyorlar. Bu tavır PKK’ya kapı açmaktır.
PKK’yı kuranların Marxist cenahtan gelmeleri, sol çizgide görünmeleri, ister istemez, sol tandanslı kanalları cezbedebilir ama bir de Türkiye’nin gerçeği var. Bu örgüt ülkeye kastediyor. Etnikçilikle bölmeyi amaçlıyor, söz konusu kanallarda ise bu hiç umursanmıyor.
TELE1’in Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, beklendiği gibi, tutuklandı. Muhalifse tutuklarlar! Gözaltına alındığı gün, gazetecilik saikıyla bu kanalı takip ettik. Yeni Sol Parti çatısı altında meclise giren biri hanım iki HDP’liyi ekrana çıkartmışlar, Merdan Yanardağ’ı savunduruyorlar. Olacak şey mi?!
Çıkardıkları milletvekillerinden biri Sırrı Süreyya Önder’di. “Sosyalistim” dedi. (Merdan Yanardağ’ın tutuklamasına sebep olan konuşmasının cımbızlandığını anlatırken, dün verdim, sosyalist olduğunu söylemişti.)
“Komünist”, Türkiye’de Sovyet uşaklığıyla eş tutulduğu, Anadolu’da küfür yerine kullanıldığı için, bu sıfatla örtüşen daha mülayim “sosyalist” tercih ediliyor.
“Komünist” adıyla kurulan partileri tenzih ederim. Elbette Türkiye’de yerleri var. Ama kendilerini ülke bütünlüğünden asla taviz vermeyen komünistler olarak da halka anlatabilmeliler.
TELE1 yönetiminin, Merdan Yanardağ’ı savunmak için Sırrı Süreyya Önder gibi bir kaşarlanmıştan medet umması yanlış.
Sırrı Süreyya’nın, “Çözüm/Çözülme”döneminde, İmralı’ya gidip geldiğinde, Abdullah Öcalan’a “Başkanım, başkanım...” diye nasıl kılındığının örneklerini, PKK’nın Almanya’da yayınladığı “İmralı Notları” kitabından alıntılarla göstermiştim. (Niçin “Başkanım” diyor? PKK’nın kurucu başı o olduğu için!)
Merdan Yanardağ tutuklanınca, geçmişte Ak Parti’den, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok ismin Abdullah Öcalan’a nasıl “sayın” dediklerine, nasıl övgüler düzdüklerine dair örnekler veriliyor. Bu örnekleri zamanında ben da yazdım.
O dönemde Abdullah Öcalan ve PKK için söylenenlere, görüşmelere karşı dava açılmayacağına dair kanun çıkarıldı. 7 Temmuz 2014 tarihli “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun”da “…görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz." diyor. Yaptıkları işin suç olduğunu bildikleri için PKK’yla temaslarına, Abdullah Öcalan’a güzellemelerine karşı bir müeyyide uygulanmaması için teminat aramışlar.
CHP’nin 2016’da yayınladığı bir kitapçık var: “AKP Teröre Yardım ve Yataklık Ediyor.”
Bu kitapçıkta Ak Partililerin A. Öcalan’a güzellemeleri toplanmış.
Sonunda gerçeği kavradılar, büyük mücadeleye girişildi. Hâlen bu mücadele devam ediyor ama partileri içinden yine cırtlak sesler çıkmaya başladı. Ak Parti milletvekili Galip Ensarioğlu, A. Öcalan meselesine kıyıdan kıyıdan girdi. Geçmişte de A. Öcalan’ı öne çıkarırdı.
Merdan Yanardağ da onun sözleri üzerinden yorum yapmıştı.
Tutuklamanın arkası gelir mi, yoksa yanlış yaptık derler mi?