Sokağa çıkma yasağı hukuka uygun değil!
Bir aydır üzerinde konuşulan sokağa çıkma yasağı, açıklanan şekli ile “koronavirüs salgının yayılmasını önlemek” amacı ile getirildi ancak duyurulduğu anda amacın tersine bir etki yaptı. Vatandaş, sokaklara döküldü, marketler, fırınlar, tekel bayileri önlerinde kuyruklar oluştu, yan yana alışveriş yapıldı…
Tüm bu yaşananlara, haberlere, sosyal medyaya düşen görüntülere bakıp, “insanlar cahil” demeyi seçebilirsiniz. Suçu 2 saatlik arada sokağa çıkanlara atmak belki de en kolay yol olur.
Ancak bu yaşananların gösterdiği en önemli şey şu idi:
Evet, bu ülkenin nüfusunun önemli bir kısmı eğitimsiz. Ancak halen işe gitmek zorunda olduğu için haftalık alışverişlerini hafta sonu yapan pek çok insanın markete gitmek için haklı sebepleri var. İçinde bulunduğumuz sürecin yarattığı psikolojik etki var.
İşte tüm bunların öngörülmesi için de kamu yönetimi diye bir disiplin var, idarecilerin iyi bilmesi gereken.
Cuma gece yarısından önceki 2 saatte yaşananları sokağa çıkan halka mal etmeden önce şunu söylemeliyiz: Alınan karar, gerekli bir tedbir içermekle birlikte, 2 açıdan hatalı idi.
1. Zamanlama
2. Yöntem
Yasağın başlamasına 2 saat kala böyle bir açıklamanın yapılması, toplum psikolojisinden bir haber olunduğunun, etraflıca düşünülmeden karar alındığının en büyük göstergesi idi. İstisna tutulan meslek grupları bile sonradan açıklandı.
Gelelim yönteme…
65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı uygulandığında da bir hukukçu olarak uyarmıştım. Evet, böyle bir salgın halinde, bazı tedbirlerin alınması kaçınılmaz. Ancak bu tedbirler alınırken hukukun çizdiği sınırlardan ve usullerden sapılmaması da elzem.
Öncelikle, Anayasa (madde 13) açık ve net bir şekilde söylüyor: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.”
Bir kanunun açıkça bu yetkiyi vermesi lazım ki sokağa çıkma yasağı uygulanabilsin.
Kanunlarımızda ise sokağa çıkma yasağı yalnızca Olağanüstü Hal Kanun’da yer almaktadır.
Nitekim Anayasa madde 15’te de olağanüstü hal ilanı halinde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulabileceğine yönelik bir düzenleme mevcuttur. Sokağa çıkma yasağı da temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulması anlamına geldiğinden olağanüstü hal ilanını gerekli kılar.
Mevcut duruma baktığımızda henüz bir olağanüstü hal ilanı yok.
O halde, yasağın hukuki dayanağı nerede?
İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı genelgeye baktığımız zaman dayandırılan hukuki kaynakların İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi ile Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 27’nci ve 72’nci maddeleri olduğunu görüyoruz.
İl İdaresi Kanunu madde 11/C’deki “kamu esenliğinin sağlanması … valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır” şeklindeki genel ifadeye dayanılarak bu yasağın uygulanması, tüm hak ve özgürlüklerimizin kısıtlanması ihtimalini doğurabilir.
Bu maddeye dayanılarak çıkarılan sokağa çıkma yasağı, hukuk devletinin ilkesi altında yer alan belirlilik ilkesine ters düşecektir.
Umumi Hıfzısıhha Kanunu’na baktığımızda ise, kanunda belirtilen hastalıklar halinde hasta olan kişiler nezdinde birtakım tedbirlerden bahsedilmekle birlikte, yine genel bir ifadenin kullanıldığı, “sokağa çıkma yasağından” bahsedilmediği görülür. Sağlıklı kişiler de dahil olmak üzere bir ilin tamamında sokağa çıkma yasağı uygulanmasına müsaade edecek bir düzenleme burada da yer almamaktadır.
İller arasındaki seyahat hürriyetine getirilen sınırlamaların bu kanunlara dayandırılması doğrudur, ancak sokağa çıkma yasağı bu kanunlara dayandırılamaz.
Kaldı ki, görüldüğü üzere, İl İdare Kanunu’nda da yetkilendirilen valilerdir. Valiler de sokağa çıkma yasağı uygulayacak bir yetkiyi haiz değildir.
Genelge ile temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının alışkanlık kazanması gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Bu da hukuku öldürebilecek bir virüstür. Üzerinde dikkatle durulmalıdır.
Tekrar ediyorum, alınan sokağa çıkma yasağı tedbirinin ne yazık ki, hukuki bir dayanağı yoktur.
İki günlük yasak için bu hukuksuzlukları göz ardı edenler olabilir ancak hukuk 2 gün değil, 2 saat bile göz ardı edilmemelidir. Ne var ki, bu yasağın daha uzun süreli gelmesi halinde yapılan yanlışın tekrarlanmasının önüne geçilmelidir. Şartlar her ne olursa olsun, hukukun uygulanması, hepimiz için güvencedir.