Sokağa çıkarsan gününü görürsün!

Kazakistan''da, LPG''ye yapılan zammı protesto için halk sokağa döküldü. Hükûmet istifa etmek zorunda kaldı.

Gaz ve petrolün çıkarıldığı, Türkiye''nin dört misli büyüklüğünde, sadece 18 milyon insanın yaşadığı Kazakistan''da, diğer Türk ülkelerine göre, izafî gelir fazlalığı vardır. Buna rağmen halk sokağa dökülüyorsa, bunu rejimle irtibatlandırmak gerekir.

Atılan sloganlar, rejime karşı da tavır alındığını göstermektedir.

Kazakistan''da yaşadım; bilirim. Nursultan Nazarbayev''ın kişiliği, diğer Türk ülkelerindeki rejimlere kıyasla halka güven vermiştir. O güvenle kendisi geri plana çekildi. En tepedeki "aksakal" rolünü üstlendi. Cumhurbaşkanlığı makamını Kasım Cömert Tokayev''e bıraktı.

Eski Sovyet ülkeleri, komünist rejimin çökmesiyle kendiliğinden bağımsızlıklarını elde ettiler. Bazıları edemediler. Özellikle Kafkaslarda buna izin verilmedi. Ruslar Kafkasları terk edemezdi. Çeçenistan''da nasıl katliam yaparak tekrar Rusya''ya bağladıklarını biliyorsunuz. Azerbaycan''ı da terk etmek istememişler, Bakü''de katliama girişmişlerdi. (24 Ocak 1990. "Kara Ocak" diye anılır.)

Azerbaycan, Çeçenistan''la kıyaslanamazdı. Dikkatimi çeken bir şey, katliama uğrayan iki ülkenin da petrol yatağı üzerinde olması. Acaba diyorum, tetiği çektiren el petrol olmasın! (Petrol kuyusunu ilk defa Çeçenistan''da görmüştüm. Emme basma tulumba inip kalkıyordu.)

Kazakistan''da, Nursultan Nazarbayev''in halk üzerinde bir ağırlığı, bir havası vardır. O, "Turancı" kişiliğini ortaya çıkaran bir liderdir. "Kökümüz Bir" toplantılarını ilk başlatan da odur.

Artırılan LPG fiyatları protestolardan sonra düşürüldüğü hâlde halkın hâlâ sokaklarda olduğu, protestoları sonlandırabilmek için hükûmetin itidalli hareket ettiği haberleri geliyor.

Bizde "sokak" deyince Saray Cenahı irkiliyor.

Kemal Kılıçdaroğlu zaman zaman sokaktan, gösterilerden bahseder.

Anayasa''nın 34. maddesi, halka protesto hakkını veriyor: "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir."

Başkasının hürriyetine tecavüz etmedikten, kırıp dökmedikten sonra çıkıp pahalılığı da, artan kadın cinayetlerini de cinsî saldırıları da protesto edebilirsin. Protestoların caydırıcı rolü vardır.

R. T. Erdoğan çok kızgın. K. Kılıçdaroğlu''na yükleniyor. Hem de nasıl! "Sokağa çıkarsan, gününü görürsün!" demeye getiriyor:

"Her fırsatta utanmadan, sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş, meydanlara döküleceklermiş. Ya siz 15 Temmuz''u görmediniz mi? Nereye dökülürseniz dökülün. 15 Temmuz''da o sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse siz de dökülün siz de aynı dersi öyle alırsınız. Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız."

İrkiltici sözler. Anayasa''nın 34. maddesini hiç aklına getirmeden konuşuyor.

K. Kılıçdaroğlu hemen tivit attı, cevabını yetiştirdi.

"Ey Saraydaki Şahıs, oy oranlarını gördükçe dilinin söylediğini kulakların duymaz oldu. Bugün resmen iç savaş naraları atmaya başladın. Bu millet bunları yemez! Bu millet sen ve sülalen saraylarda yaşayasınız diye sokaklarda kan dökmeyecek. / Seni ve beslemelerini seçimle göndereceğiz. Sarayını da öğrencilerin hizmetine vermeden önce; üç ay boyunca her gün 10.00-20.00 saatleri arasında halkımızın ziyaretine açacağız. Çoluk çocuk, anne baba, herkes senin nasıl bir şaşaa içinde yaşadığını görecek."

Politikacıların husumeti memleketi nereye götürür?

Yazarın Diğer Yazıları