Siz nasıl Karabağ’a girdik, dersiniz?!

İlham Aliyev, Recep Tayyip Erdoğan’a tavrını koydu.

“Tek adam” rejimlerinde böyledir. Zafer tek kişiye aittir. “Tek adam”ı aşacak sözler ipleri gerer.

Recep Tayyip Erdoğan’ın aklına geldiği gibi sözler etmesi sıkıntı.

R. T. Erdoğan’ın “Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız.” demesi Azerbaycan’ın “tek adam”ını fena kızdırdı.

İlham Aliyev, biliyor ki, Türkiye’nin desteği olmasa Ermenistan’ın işgal ettiği topraklar geri alınamayacaktı.

R. T. Erdoğan, sadece “Karabağ’a girdik” deseydi, İlham Aliyev’in önceki devlet başkanı babası Haydar Aliyev’in Türkiye için söylediği “İki devlet bir milletiz” sözünü aklına getirecek, Reis Bey’inizin “Karabağ’a girdiğimiz gibi...” sözünü böyle anlayacaktı. Ama, R. T. Erdoğan, araya Libya’yı da katınca, İsrail’e de gireriz, demeye gelen sözler edince mecra değişti.

2 Ağustos 2024 günü bu köşede okuduğunuz “Biz İsrail'e gireriz Arkadaş!” başlıklı yazım sanırım, meselenin özünü ortaya koyar. Çünkü, daha sonra bizim Saray’ın danışmanları kafa kafaya verdiler, R. T. Erdoğan’ın irticalen konuşmasında maksadını aşmasını tevil ettiler, bir başka konuşmasında sözlerine açıklık getiren metni görünmez cama yerleştirdiler.

R. T. Erdoğan’ın 28 Temmuz 2024’te söylediği sözlerin 30 Temmuz 2024 nasıl “düzeltildiğini” İlham Aliyev cenahının görmesi gerekirdi. Bu “düzeltmeyi” bilmiyorum, bizden başka gören oldu mu?

2 Ağustos 2024 tarihli “Biz İsrail’e gireriz Arkadaş!” başlıklı yazımızdan o bölümü birlikte okuyalım:

“Recep Tayyip Erdoğan pazar günü Rize'de, Ak Parti Rize İl Teşkilâtı'nın bir oteldeki toplantısında İsrail'in Gazze'ye saldırılarına karşı ağır konuştu; ama, nasıl konuştu! ‘Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım? Atalım. Eğer biz bugün İsrail'e karşı önümüze gelen eyvallah lafları yapıyorsak, onlarla bütün ticareti kestiysek, ilişkilerimizi kestiysek...’ (AA, 28 Temmuz 2024) Hâlbuki biz ne Karabağ'a girdik ne Libya'ya... Azerbaycan Türk ülkesi zaten. Libya, 1911-1912'de İtalyanların işgaline engel olmak için Enver Beylerin, Mustafa Kemallerin, daha nice Türk subayının savaşmak için gizli yollardan koşarak gittiği ülke. Mavi Vatan'ın temeli bu bağ ile atıldı. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, hemen Recep T. Erdoğan'a laf yetiştirdi: ‘Erdoğan, Saddam Hüseyin'in izinden giderek İsrail'e saldırma tehdidi savuruyor. Ne olduğunu ve nasıl bittiğini hatırlamalı.’ ABD demek, İsrail demektir. Bütün hesaplar İsrail için değil mi?! ‘... gireriz’li konuşması 28 Temmuz 2024 tarihli. İki gün sonra 30 Temmuz 2024'te bu defa önündeki görünmez camdan okuduğu konuşmasında, danışmanlarının, önceki sözlerini makule çektikleri anlaşılıyor: ‘Bizim çizgimiz, karakterimiz bellidir. Biz, başına vurunca ekmeği alınan bir ülke değiliz. Tarihimizin hiçbir döneminde de böyle olmadık. Ne başkalarının hakkına el uzatırız ne birilerine hakkımızı yedirtiriz. Kardeşlerimizi de en zor günlerinde yalnız ve çaresiz bırakmayız. Uluslararası hukuk çerçevesinde Libya’da bunu yaptık. 30 yıllık işgalin ardından Karabağ'da bunu yaptık.’”

***

Ha Azerbaycan, ha Türkiye... Özellikle Azerbaycan’dan bahsederken, “biz” deriz. Bütün yüreğimizle 2020’de, 44 günlük savaşta Azerbaycan’ın yanındaydık. Bu köşede 24 Nisan 2023 günü çıkan “Ermeni meselesi, Musevî lobileri...” başlıklı yazımdan aktarıyorum:

“Ermenilerle savaştık; işgal edilen bölgelerin büyük kısmını geri aldık. ‘Savaştık.’, ‘Geri aldık.’ derken, kastım 2020’de 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın topraklarını geri alması. Türkiye, Azerbaycan’a, ‘her türlü’ desteği vermişti. Azerbaycan demek ‘biz’ demek.”

Millî hassasiyeti olan herkes böyle düşünür.

Ancak... Devleti yönetenlerin mesuliyeti vardır. Sözlerini tartarak konuşmaları gerekir.

Bakü, Reis Bey’imizin “Karabağ’a girdik” sözüne fena bozuldu... İlham Aliyev’in saray erkânının son açıklamasına bakarsak, “Biz neciyiz burada?” demeye gelen sözler ediliyor.

Meselâ şu satırlar:

“Peki bu zaferin sahibi kimdir, zaferin sebebi nedir?

Bu sorunun cevabını Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in konuşmalarından alıntı yaparak verelim:

‘Zaferin sahibi şanlı ordumuz, yiğit askerlerimiz, kahraman halkımızdır’... ‘Bu zaferi profesyonellik ve kahramanlık pahasına, aynı zamanda millî ruh pahasına kazandık’...

Cumhurbaşkanımız mütevazı da olsa (bu konuya tekrar değineceğiz!), en küçüğünden en yaşlısına kadar halkımız biliyor ve yüzyıllar sonra herkes bunun İlham Aliyev'in, yenilgiye uğramış bir orduyu kahraman bir silahlı kuvvete, zayıf ve teslim olmuş bir cumhuriyeti ise güçlü bir devlete dönüştüren Başkomutanlık ve Muzaffer Komutanlık misyonu olduğunu biliyor.”

***

İlham Aliyev’in resmî gazetesi “Azerbaycan”da “Qarabağ zəfərinin müəllifi Müzəffər Ali Baş Komandan və Azərbaycan Ordusudur” başlığı altında bu satırları yazanlar coştukça coşmuşlar (Türkiye Türkçesiyle):

“Kardeş Türkiye'de yapılan malum açıklamalar 44 gün savaşının gerçeklerini açıkça çarpıtıyor. En önemlisi Ermeni değirmenine su döküyor!

Atalarımız sağ elin verdiğini sol el bilmez, kardeş kardeşe yaptığıyla övünmez demişler. Hatta Türkiye’nin Vatanseverlik Savaşı'nda siyasî ve manevî desteğin yanı sıra her türlü desteği sağladığını varsayalım. Neden Ermenistan ve dünya Ermenileri, ABD, Fransa ve diğer tanınmış devlet ve güçler de dâhil olmak üzere bunu bir manipülasyona zemin olarak ilân etsinler?

Türkiye'nin ya da başka bir ülkenin Azerbaycan topraklarının işgalden kurtarılmasına katıldığını, siyasî ve manevî desteğin yanı sıra özellikle askerî alanda başka yardımlar da sağladığını iddia etmek temelden yanlıştır. Bilerek veya bilmeyerek ortak düşmanımız olan dünya Ermenilerine mevzi kazandırmaktır!”

Geçmişte, Bakü’de, siyasî parti başkanlarıyla, fikir adamlarıyla röportajlar yaptım. Bir de onların söylediklerini okusanız. Ama girmeyeceğim.

İlham Aliyev kanadı, Recep Tayyip Erdoğan’ı iyi tahlil edememiş. “Karabağ’a girdik” sözü sonra düzeltildi. Belki de düzeltme görülmek istenmedi. Hazır fırsat yakalanmışken biz prezidentimizi öne çıkaralım, dediler.

Yakup Ömeroğlu ebediyete göçtü

Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup Ömeroğlu hayata veda etti. 1966 doğumluydu. Daha önünde yıllar vardı.

Dr. Yakup Ömeroğlu Türk dünyası için bir değerdi. Türk birliğini giden yolda yorulmak bilmeden yürüdü. Avrasya Yazarlar Birliği bünyesinde yayın hayatında giren aylık “Kardeş Kalemler” dergisinde, bütün Türk dünyasına yazarlarını, şairlerini akademisyenlerini bir araya getirdi.

Allah’tan rahmet diliyorum. Nur içinde yat Yakup kardeşim.

Yazarın Diğer Yazıları