Siyasi etik ne zaman konuşulmaya başlanır?
Videolar, ileri sürülen ve muhataplarınca yok sayılan iddialar, bu iddiaları destekleyen olgular ve söylemler derken, Türkiye''de siyasetin kirli yüzünün ortalığa döküldüğü bir dönem yaşıyoruz. Gencinden yaşlısına herkesin dilinde bu iddialardaki olaylar ve ilişki ağları var. Herkesin bildiği ama kimsenin gereğini yapmadığı para alışverişlerini, ilişki ağlarını şaşkınlıkla izliyoruz. Siyaset, baştan ayağa pisliğe batmış durumda.
Hâl böyle olunca, temcit pilavına dönen meşhur "siyasi etik yasası" çıkarılması önerisi yeniden gündeme geldi.
Hani şu 2015 yılında Ahmet Davutoğlu tarafından gündeme getirilen ancak Davutoğlu''nun ifadesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın "ilçe başkanı bile bulamazsınız" diyerek karşı çıkmasıyla, Erdoğan ve Davutoğlu arasında krize dönüşen yasa önerisi. Aynı öneri, bu defa da Erdoğan''ın ittifak ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından dillendirildi.
Peki nedir bu siyasi etik?
Ya da belki daha da önemlisi, siyasi etik bir ülkede ne zaman konuşulmaya başlanır?
Etik kavramı ve siyaset
Etik kavramını insan ilişkilerinde bireylerin tutum ve davranışlarına ölçüler koyarak, iyi ya da kötüye karar vermeye yarayacak kıstasları belirleyen değer, olarak tanımlamak mümkün.
Bu açıdan siyaset hem toplumla hem de yönetimle ilgili olması açısından etik ilkelerin uygulanması gereken öncelikli alan olarak karşımıza çıkıyor. Zira yönetenlerin etik dışı davranışları ve kirliliklere karışması, zamanla toplumun tüm kesimlerinde yozlaşmanın yayılmasına neden oluyor.
Yani, "temiz toplum" için "temiz siyaset" gerekiyor.
Yozlaşma ve yolsuzlukla baş edebilmenin tek yolu ise, denetim: Siyasi, hukuki ve kamuoyu denetimi.
Oysa Türkiye''de yeni hükümet sistemiyle birlikte siyasi denetim oldukça işlevsizleşmiş vaziyette. Zira, Meclis Araştırması, Meclis Soruşturması gibi hükümetin TBMM tarafından denetlenmesini sağlayan mekanizmalar, işletilemeyecek hale getirilmiştir.
Yargısal denetim, zaten yargının bağımsız olamama sorunu nedeniyle işlevsiz.
Medya, büyük oranda yürütmeye hâkim olan isimlerin kontrolünde. Dolayısıyla, kamuoyunun doğru bir şekilde yönlendirilmesi ve tarafınca etkin denetim yürütülmesi için uygun atmosfer mevcut değil.
Vaziyet buyken de ülkede kamu görevlilerinin ve siyasetçilerin yozlaşması, yolsuzluğa karışması örnekleri çoğalıyor.
İşte siyasi etik de tam olarak yönetimdeki bu yozlaşmanın, yolsuzluğun zirve yaptığı dönemlerde konuşulmaya başlanıyor.
Devlet, yasalara uymazsa…
Rousseau, "Yönetim ne zaman yozlaşır?" sorusunu şu iki neden üzerinden cevaplıyor:
1- Yönetim çevresi ne zaman daralırsa, yönetim o zaman yozlaşır. Yani, kolektif karar alma organları yerine tekil yönetimlere geçilirse yozlaşma kaçınılmaz olur.
2- Yasaların yalnızca bireylere uygulandığı, devletin kurumlarının yasalara uymadığı durumlarda yönetim yozlaşır.
O halde, yozlaşma ve yolsuzluğun önüne ancak kolektif karar alma mekanizmalarının hayata geçirildiği, siyasi, hukuki ve kamuoyu denetiminin etkin bir şekilde gerçekleştirilebildiği vakitte geçilebilir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen hükümet sistemi, kolektif karar alma organından da, etkili denetim mekanizmalarından da yoksundur. Yolsuzluk ve yozlaşmanın önüne geçmek, hesap verilebilirliğin esas alındığı bir sistemin uygulanmasıyla mümkün olacaktır.
Bugün, siyasi etik yasasından bahsedenler, eğer gerçekten siyaset yozlaşmadan kurtulsun istiyorlarsa, öncelikle bu hükümet sistemine karşı bir duruş sergilemelidir.