Sivil toplum ve tersine mühendislik
Tersine mühendislik, bir aygıtın, objenin veya sistemin; yapısının, işlevinin veya çalışmasının, çıkarımcı bir akıl yürütme analiziyle keşfedilmesi işlemi. Tersine mühendisliği yalnızca nesnelere değil, toplumsal konulara da uyarlamak mümkün.
Gelişmiş ülkeler sivil toplumu sosyal mühendislik için nasıl kullanıyor?
Sivil toplum, toplumun sinir ucu gibi çalışır. Toplumsal sorun alanlarını ilk önce sivil toplum hisseder. Devlet gibi yapılar ise büyük ölçekli projelerle uğraşırken bu hususları genelde atlar.
Gelişmiş ülkeler, güçlü sivil toplum geleneğiyle gelişmekte olan ülkelere fonlar veriyor. Bu fonların amaçları çok çeşitli. Bunlardan ilki toplumun sorun alanlarını ve yenilikçi yöntemlerini hiyerarşik bir şekilde fon veren merkezlere aktarmak. İkinci amaç ise, fellowship programları gibi programlarla yenilikçi beyinlerin fikirlerini kendi merkezlerine aktarmak. Bu iki amaç zaten başlı başına gelişmekte olan ülkelerdeki sorun alanlarını ve yenilikçi uygulamaları merkez ülkelere aktarıyor. Bazı durumlarda beyinlerin kendisi de gelişmiş ülkelere göç ediyor.
Türkiye''nin uluslararası sivil toplumunda eksik olan ne?
Türkiye, Gayri Safi Millî Hasılasına göre en fazla uluslararası yardım yapan dördüncü ülke diyoruz ve bununla sık sık övünüyoruz. Sivil toplumumuz genel olarak modern anlamda çalışan bir görünüm sunmaktan uzak. Bunların nedenlerini kabaca sıralarsak.
Birincisi, Türkiye uluslararası yardımları genel olarak geleneksel hayır yaklaşımıyla sadece vermek üzerine düşünüyor. Bu da çoğunlukla gıda yardımları şeklinde oluyor.
İkincisi, Türkiye, sivil toplum kanalıyla dünyanın bilgisini derleyebileceğini, yenilikçi uygulama ve beyinleri çekebileceğini yeterince düşünmüyor. Bu bilginin, ihtiyaç duyulduğunda kullanılabilecek bir bilgi olduğu akla gelmiyor.
Yapılması gereken ne mi?
Türkiye''de sivil toplumun reaksiyoner bir şekilde ele alınmasından vazgeçilmeli. Türkiye gelişmiş ülkelerin uyguladığı modelleri iyice anlayıp dış yardımlarını buna göre şekillendirmeli. Tersine mühendislik yaparak ödevine çalışmalı.
Türkiye''nin fellowship programları gibi programlarla uluslararası alandan yenilikçi gençlere fonlar vermesi, ülkemizde ağırlaması, ülkemiz gençliği ile bu gençlerin bu tarz etkinliklerle sinerji oluşturması, bu yenilikçi gençlerin beyin göçü ile ülkemize çekilmesinin sağlanması gerekli. Yanı sıra, hedeflenen ülkelerdeki sorun alanlarının derlenmesi, bilginin güç olduğunun bilinmesi ve gerektiği zamanlarda bunun kullanılabilmesi sağlanmalı.
Bunları başarabildiği anda Türkiye, uluslararası alanda çok daha etkili işlere imza atabilecek, yumuşak gücünü artıracak ve birçok beyni ülkesine çekecektir.