Sırada eşbaşkanın ülkesi var
BOP planı bütün açıklığı ile işliyor. Her şey gözümüzün önünde olup bitiyor. Kavramların mağarasına tıkılan zihnimiz, mağaranın dışına çıkacak gibi olduğunda içeri tıkılıyor.
Zihnimiz bir tek sihirli sözcüğe hayran.
Demokrasi.
Zihnimiz, tıkıldığı mağaradan her dışarı bakmak istediğinde karşımıza çıkan serap o.
“Bana bakar mısınız” dediğinde hiçbirimiz ondan gözümüzü alamıyoruz. Siyaset erbabı onu maymuncuk gibi kullanıyor.
Tüm kapıların yegâne anahtarını açan büyü onda.
Demokrasi.
Terör bile üstümüze ateş yağdırırken onu önümüze koyuyor.
“Türkiye’yi değiştirdik” diyen hükümet de aynı kavrama sığınmış ve ne yapacaksa yapmıştır.
Özerklik isteyerek Türkiye’nin öteden beri var olan bütünlüğünü bozmak isteyenler yine ona müracaat ediyor.
Niye?
Niyesi açık ve belli.
Demokrasi, masumiyetin ifadesi. Özünde hukuk, adalet ve insaniyet barındırıyor.
Dinin bütün iklimlerinde, siyasetin kutsala hükmettiği her alanda yine onun dillendirildiğini bilmeyen kaldı mı acaba?
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ü kaçırdığını söyleyenler de “barış ve demokrasi” istediklerini söylüyor. Kaçırılan Hüseyin Aygün de aynısını.
Aygün’ün “dağdaki çocuklar” dediği kimseler 30 yıldır “birlikte yaşayacağız” dediği halkın çocuklarına pusu kurup, kurşun sıkıyor o başka.
ABD’nin kucağında uçuşa yasak Irak topraklarında özene bezene büyütülen gerçeklik onlar.
İstesek de vuramıyoruz.
Çünkü buna iznimiz yok. Ancak saldırırsa o da kendi sınırlarımızın içinde bir şeyler yapma imkânımız oluyor.
Simdilerde ehlileştirileceği söylense de daha zamanı var gibi görülüyor. Çünkü BOP tamamlanmış değil. Suriye de ötekiler, Arap ülkeleri gibi sorun çıkmadan halledilirse, sıra sınırların yeniden çizilmesine geldiğinde bir pazarlık olacak elbet. İşte o zaman “dağdaki çocukların, düz ovadaki” yandaşları hep bir ağızdan koro halinde diyecekler ki: “Biz de kaç yıldır T.C. Devletine barış barış diyorduk. Silahları bırakın diye yalvarıyorduk. Demokrat önderlik buna hazır diye adeta çırpınıyorduk. İşte bak şimdi nasıl sözümüzde duruyoruz.”
Bu cümleleri duymamıza biraz daha var. Bunun için son demokrasi dışı kalenin yıkılması lazım.
Bu sebepledir ki Suriye’ye iyi bakın.
Bakın; zira orası, BOP’un demokrasi dışı alanda gerçekleştirmekte olduğu son aşama. Artık “Arap Baharı” bitecek, yerine “Kürt Baharı” gelecek ve elbette bunun için de sıra eşbaşkanın bölgesinde olacak...
Bu durumda biz en çok demokrasi içerikli sözleri duyacağız. Oslo sürecinin güzelliklerini tartışacaklar TV ekranlarında. Demokrat(!) yazarlar “işte beklenen buydu” demeye başlayacaklar.
Obama’nın beyzbol sopası, “Kuzey Suriye’ye gireriz” karşısındaki itirazlar, sıranın henüz gelmediğini gösteriyor.
Kirli su içerek, hastalanmayacağımıza inanan bir toplumuz biz...