Şeyh Bedrettin örneği
Üniversitelerden kararnameyle 6 binden fazla akademisyen atılmış.
Şeyh Bedrettin'in idamına nasıl hükmedildiğinden bahsedeceğim.
Bedrettin, Fetret Devri'nde Edirne'de Musa Çelebi'nin kazaskeriydi (1411). Çelebi Mehmed (I. Mehmed), kardeşi Musa Çelebi'yi ortadan kaldırdı. Bedrettin'in ilmî hüviyetine hürmeten ailesi ile birlikte, uslu uslu otur diye İznik'e yolladı (1413). "Asıl isyancılar Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal'dir... Bedrettin'in günahına giriyorlar... Onun hiçbir suçu yoktu. Boşuna idam edildi." diye yazılagelmiştir. Ama Bedrettin niye Sinop'tan gemiye binip Balkanlara kaçtı? Tartışmalı.
(Börklüce enteresan... Kadınlar hariç her şey ortak diyen mürit. Komünistlerimizin bunları niye pek sevdiklerini sanıyorsunuz? Bizim Börklüce, Marx'ın bile hocası sayılır! Ruslar karşısında hep Türkleri savunan, hakkımızda şaşılacak derecede bilgisi olan Marx -demiştim ya Marx'ı severim!- acaba bizim kronikleri tercüme mi ettirdi?! Yok canım... Bizimkileri anlatan Dukas'ı okumuştur. Bu da ona yetmiş, "iştirakçiliğini" ilân etmiştir! Marxistlerimiz Marx'ın tırnağı kadar Türk'ü sevselerdi!)
Neticede Şeyh Bedreddin yakalanır. O sırada Serez'de bulunan I. Mehmet'in huzuruna çıkarılır. I. Mehmet, Şeyh'in ilmine ve sûfî kişiliğine duyduğu saygıdan dolayı cezasını ulemanın vermesini ister. İnce elenir, sık dokunur, sonunda Şeyh'in "şer'an katlinin helâl malının haram" olduğuna hükmedilir.
Dikkat! mallarına el konulmuyor, ailesinin zarar görmesi istenmiyor. Bazı kaynaklarda ailesine bizzat devletin baktığı yazılıdır.
Buradan nereye geliyorum...
Şu 15 Temmuz'u hiç anmak istemiyorum... Cemaat'i hiç anmak istemiyorum... İsyan, sapkınlık, satkınlık, işbirlikçilik, paralelcilik, gammazlık, mağduriyet... aklıma geliyor. Kimin suçlu, kimin suçsuz olduğu ayırt edilmeden insanlar hapse atıldı, işinden edildi. İş adamlarının mallarına/şirketlerine el konuldu. Hakikaten bunlar darbeci mi, yoksa iyi niyetleri suistimal mi edilmişti? Bir çıkar hesabıyla mı Cemaat'e yanaşmışlardı?
Ya öğretim üyeleri? 6 bin akademisyen üniversiteden uzaklaştırıldı. Kaçı darbeci bunların? Kaçı kandırılmış? Kaçı çıkar hesabıyla Cemaat'in eşiğine basmış?
Padişah, Bedrettin için, "Kararname çıkardım, asın şu mülhidi, müfsidi..." dememiş. Ulemaya havale etmiş, "Adamın itikadına bakın, siyasetine bakın suçu var mı?" diye... İtikaden suçlu bulunmuyor, siyaseten bulunuyor ve asılıyor. Diğer taraftan "devlet" ailesine şefkat kollarını uzatıyor.
Yakın zamanda "PKK Bildirisi"ni imzalayan akademisyenler için AYM'nin "fikir hürriyeti" hükmünü vermesi üzerine, "Öyleyse üniversiteden atılanlar dönmeliler." diye yazmıştım. Bir mektup geldi. Özetle:
"Eleştirseniz de barış akademisyenlerinin göreve iadesi için yazı yazdınız... Aslında adalet açısından yazdıklarınız doğru... Ama eksik... Fetö'den atılan, mağdur olmasına karşın, beraat eden veya takipsizlik alanlara bir çift yazı yazamadınız ya... Zaten kırık olan kalbime siz de tercüman olmadınız... Bana husumeti olan iftiracıların iftirası ve uydurma bir raporla üniversiteden atıldım. Mahkeme sonunda beraat ettim... Savcı diyor ki; sen Fetö'cüsün, üniversiten seni atmış. Üniversite diyor ki; savcı tutuklamasa atmazdım... Esas olan hukuk kriterleridir. Barış akademisyenlerine gelince yazın ama öbür tarafa gelince... Durun bakalım Hak var ahiret var..."(M. D.)
İnsanlarımız kolay harcanmamalıdır.
Kin güdülmesin, adalet yerini bulsun.