Sevr şimdi daha anlamlı
ABD 10 bin km. öteden saldırıyor.
Vahîdettin'in Sevr'i imzalayıp imzalamadığının bir anlamı yok. Çünkü Millî Mücadele başlamış ve Sevr Antlaşması/belgesi yırtılıp atılmıştır.
M. Kemal Nutuk'ta ısrarla "proje" der. Her fırsatta Sevr raftan indiriliyor, "proje" hayata geçirilmek isteniyor. "Şark Meselesi" ile "Sevr" arasında bir bağ vardır. Prof. Dr. Halil İnalcık ısrarla "Şark Meselesi"ne dikkat çekmiştir.
Vahîdettin'in "basiret"in nereye kadar olduğunu gösteren ikinci örnek, dün vermeye başladım, Osmanlı Meclis-i Mebusan üyesi Rauf Orbay'ın hatıralarıdır. Heyet üç kişidir ve değir ikisi heyetteki Abdülaziz Mecdi (Meclis başkan vekili) ve Mehmet Vehbi Hocalardır. Vahîdettin öyle öyle laflar etmiştir ki, insan bu lafları edeceğine, eğer millî mücadele başlatamıyorsa, tahtını bırakır gitmeliydi.
Vahîdettin, İşgalci İtilaf güçlerini kasteder. "Bunlar her şeyi yaparlar... Konuşmalarınıza dikkat edin." diyor. Satır arasını okursanız, "Zararını bana dokunur, beni tahttan indirirler!" demek istiyor.
Rauf Orbay'dan okuyalım:
"Ben cevap vereceğim sırada, Konya Mebusu Vehbi Hoca, heyecanını zaptedemedi, benden evvel konuşarak;
- Efendim, dedi, ne yapsalar milleti yıldıramazlar. Millet Hilâfet ve Saltanata sadıktır. Memleketin kurtarılması için uğraşıyoruz. Müsterih olunuz Padişahım!
Fakat Vahidettin hiç de müsterih görünmüyordu. Tekrar etti:
- Rica ederim, dikkat edin. Bu adamlar, her şeyi yaparlar. Meclisteki sözlerinize dikkat edin.
Bu sefer, Abdülaziz Mecdi Efendi, heyecanlandı ve oturduğu yerden, pencereden görünen Dolmabahçe önünde demirli düşman donanmasını göstererek:
- Padişahım dedi, bu kâfirlerin zoru işte su kenarına kadar geçer. Ötesinde sökmez. Anadolu pulat'tır [çeliktir]. Memleketin selâmeti için atıldığı mücadelede mutlaka muvaffak olacaktır. Bundan emin olunuz.
Vahidettin, oralarda değildi. Söylenenleri duymuyormuş gibi, zihnine yerleştirmiş olduğu aynı nakaratın üzerinde duruyordu
- Tekrar ediyorum, akıl için yol birdir, dedi. Vaziyet meydandadır. İsterlerse, yarın Ankara'ya da giderler.
Vahidettin'in, bütün ruh haletini ve bilhassa şunun bunun tesiri ile gözünde büyüttükçe büyüttüğü düşmanlardan, her arzu ve emellerine kayıtsız şartsız mutavaat edecek [baş eğecek] dereceyi bulan korkaklığını sarahatle belirten bu sözleri karşısında, ben de kendimi tutamadım:
- Müsaade buyurun, dedim, Misak-ı Millî ile tespit edildiği veçhile, Hilâfet ve Saltanat makamı ile memleketin kurtarılması bahis konusudur. Fakat cereyan-ı hâle göre eğer biz, bu milletin duygularına tercüman olabiliyorsak, şunu arzedelim ki, milletin sizden istediği Meclis kararı olmadan herhangi bir milletlerarası vesikayı imzalamamaktır. Aksi takdirde, istikbali çok karanlık görüyoruz. O kadar ki, âkibetin ne olacağı şimdiden kestirilemez.
Vahidettin, bu sözlerim üzerine, sinirliliğini açıkça belirten bir tavırla oturduğu koltuktan kalkıp, bakışlarını gözlerime dikerek:
- Rauf Bey! dedi, bir millet var, koyun sürüsü. Buna bir çoban lâzım. O da benim." (Yakın Tarihimiz, C. 3, S. 3, 25 Ekim 1962, s. 275-276).
Rauf Orbay'ın "vesika" dediği Sevr Antlaşması'dır. Bu görüşmenin hemen ardından Rauf Orbay, Kara Vasıf'la birlikte Meclis'ten alınarak Malta'ya sürülmüştür.
(Özür: "Vahdettin'i Atatürk Anadolu'ya gönderdi." yazılmış. Tabiî ki tersi. Daha önce de Viyana'daki kongre için "1915 Kongresi" yazılmıştı. 1815 Kongresi.)