Sen bilirsin!
Zayıfken, mağdurken haykırıyordu: "Türkiye'de üstünlerin hukuku var, hukukun üstünlüğü yok!"
Şimdi kendisi üstünlerin en tepesinde yer alıyor ve o makamın verdiği güçle bütün yaptıklarını bu üstün olmanın haklılığına bağlamış gidiyor.
Eskiden üstün olmak haklı olmak değildi. Şimdi tam tersini savunuyor... Üstün olmak haklı olmak demektir. Çünkü Cumhurbaşkanısın, başbakansın...
Yani üstünsün.
Yetki sende.
Güç; o da sende...
Olur a aykırı bir ses duyulsa birinci cümle hazır: "Halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı..." diye söze başlıyor. Üstünlüğü seçim sonuçlarına bağladıktan sonra "%52 oy almış bir Cumhurbaşkanı..." diye devam ederek bundan sonra yapacaklarını bu gerekçeye bağlıyorlar. Onlara (üstünlere) göre, %52 oy almak demek, anayasal düzeni, hukukun üstünlüğünü, yasaların gücünü dilediğin gibi kullanma yetkisini elde etmen demek. Onlar böyle düşünüp, böyle inanıyorlar.
Taraftarları da koro halinde aynı yanlışı, aynı hukuksuzluğu, aynı hukuk devleti ilkesini çiğnemeyi onayladıktan sonra, halka nedenini anlatan yüzlerce TV programı, onlarca köşe yazısı, yine bir o kadar gazete haberi yayınlıyor.
Bu sebeple Türkiye'de temel ahlaki ve hukuki ilkeler işe yaramıyor. Akademik hukuk dersleri, içeriği boş sözler olmaktan başka bir anlama gelmiyor. Önemli olan %52 oy almış olmak. Bunu aldıktan sonra dönüp millete sövsen bile takım hep bir ağızdan koro halinde eş zamanlı olarak haykırıyor: "Ne güzel sövüyorrrr!"
"Zinhar haklıdır. Ne dese yeridir. Eğer daha fazla söylememişse edebindendir..." diyor.
Böyle bir ülkeye hukukun üstünlüğü sittin sene gelmez.
Demokrasi asla uğramaz.
İnsan hakları kesinlikle anlamsız kalır.
Çünkü değerler değersizleştirilmiş, ahlak (iyi, doğru ve güzel) adına her ne varsa %52 oyla ilişkilendirilerek anlamsızlaştırılmıştır.
Böyle bir ülkede haksızlığın taraftarları oluşmuş, hak, batıl karşısında zail olmuştur. Hakkı tutup kaldıracak güç, hakarete uğramaktadır.
Kısacası oy üstünlüğü, bütün kötülüklerin haklılık sebebi haline gelmiştir... Eğer fazla oy almışsan, dilediğini kanunlar istesin istemesin, hatta yasaklasın yasaklamasın yapabilirsin.
Niye?
E, oy almışsın!..
Oy aldıysan, üstünsün. Üstün olduğuna göre hukuk senindir. Hukuk senin olduğuna göre, kurulu düzeni ve onun yürürlükteki yasalarını yok say gitsin...
Yok saymıyorlar mı?
Sayıyorlar!..
Kanunları ahlaki uygulamaktan çok çıkarcı uygulamayı marifet sayıyorlar... İşte basın özgürlüğünü konuşuyoruz... Gazeteler kapanıyor. Televizyon karartılıyor veya el konuluyor. Onlara kayyum tayin ediliyor.
Tesadüfe bakar mısınız? Kayyum tam da üstünlerin istediği kimselerden tayin edilmemiş mi? Gel de şaşma.
Peki, bu yapılanları canhıraş bir heyecanla savunanlar var mı?
Var!
Karşı olanlar?
Onlar da var...
Bundan öncekilerde de vardı.
Mesela 17-25'in, Ümraniye'nin, Balyoz'un ve benzerlerinin de hem karşıtları hem taraftarları vardı. Bütün bunları gören milletimiz ne yaptı? Üstünlerin hukukuna son vermekte gönülsüz davrandı.
Ey milletimiz, yarın hukukun üstünlüğünü seçersen, ebediyen sen kazanacaksın, üstünlerin hukukuna onay verirsen yine ebediyen sen kayıp edeceksin.
Batmak da çıkmak da senin elinde.
Sen bilirsin!.. Sen bilecek ve karar vereceksin. Hukuku üstün kılman için fırsat bu fırsat.
Haydi sandık başına...