"Semra Hanım açıklasın"
Gazetemizde yayınlanmakta olan “Türk’ün Adını Silme Planı” başlıklı yazı dizimizle ilgili birçok e-posta ve telefon alıyorum. Çok insan “Yüreğimize su serptin” diyor. Bazen açıklayıcı e-postalar gönderiliyor. Aşağıda İbrahim Metin Bey’in açıklamasını verdikten sonra söylemek istediklerim olacak.
“Muhterem Kardeşim; ‘Türk’ün Adını Silme Planı’ yazılarınız için size ve bu konulara parmak basan Yeniçağ’a teşekkürler. 12 Ağustos 2011 tarihli yazıda Korkut Özal’a atfen belirttiğiniz: ‘abisinin Türkiye’nin adının ‘Anadolu Cumhuriyeti’olarak değiştirilmesini istediği’ konusu son derece önemli. Ali Kırca’nın programındaki konuşmayı dinlemiştim..
Konuya, Turgut Bey’in eşi Sn. Semra Özal açıklık getirebilir. Şöyle ki:
Müşterek dostumuz Hilmi Barlas’ın verdiği bir toplu yemekte, bu konuyu gündeme getirip Semra Hanım’a sorduğumda, aramızda şu konuşma geçmişti:
- Korkut Özal, Turgut Bey’in Türkiye’nin adının Anadolu Cumhuriyeti olarak değiştirilmesini istemiş; siz böyle bir şey biliyor musunuz?
- Yalan söylüyor; Turgut’un böyle bir sözü yok.
- Turgut Bey Türkiye’nin bunca yılına damgasını vurmuş bir devlet adamıdır. Bu sözün söylenip söylenmediği son derece önemlidir. O zaman bir televizyon kanalına çıkıp bu konuya açıklık getirseniz.
- Getiririm..
Yemekte başka şahitler de vardı. Yazı serisinin arasında mı, sonunda mı yaparsın sevgili kardeşim, Semra Hanım’ı mutlaka açıklamaya davet ediniz. ”
İbrahim Metin
***
İbrahim Metin Bey, 12 Eylül öncesi Töre-Devlet Yayınlarından, Devlet dergisinden bildiğimiz isim, sanırım. Hassasiyetleri için kendilerine teşekkür ederim.
Biz herkesin önünde tartışılan bir konuyu tekrar gündeme getirdik. Semra Özal Hanımefendi’ye çağrı yaptık. Eğer bir açıklamaları olursa, yayınlamaya hazırız.
Türkiye’de yaşayan
Ahıskalıların dramı
Geçen gün Stalin sürgünleri içinde yurtlarına dönemeyen tek topluluk olan Ahıska Türklerinin meselesini yazmıştım. Ahıska, Gürcistan içinde, Ardahan’la sınırdır.
Alanya’dan Fethi Ulusoy Bey, bir e-posta göndererek Ahıskalıların Türkiye’deki dramından bizi haberdar etti:
“Sayın Arslan bey, yazılarınızı beğenerek okuyorum, sizi tebrik ederim çok önemli meselelere değiniyorsunuz. Bizler, sadece Türkiye sınırları içindekiler değil sınırlarımız dışındaki soydaşlarımızı kalbimizde yaşayaraktan yetiştik. Ben Alanya’da yaşıyorum turizm ile ilgili işler yapıyorum, tabii ki yabancı dil bilen elemanlar çalıştırıyoruz. İş yerlerimizde Ahıskalı soydaşlarımız da var. Fakat bunlara oturma müsaadesi veriyorlar, çalışma müsaadesi vermiyorlar. Türkiye’de ikamet izni cüzdanına ‘çalışamaz’ ibaresi mührünü vuruyorlar. Eğer çalışırken yakalanırlarsa sınır dışı ediyorlar, para cezası veriyorlar ve ikametleri iptal olunuyor. Zaman zaman bu soydaşlarımıza yardımcı oluyoruz. Ben, kaymakamlıkta ve başka makamlarda bu konuyu dile getirdim. ‘Bunlara ikamet izni veriyorsunuz; fakat çalışma izni yok. Bunlar ne yiyip ne içecek, nasıl yaşayacaklar’dediğim zaman çok enteresan cevap aldım. ‘Gelmeselerdi. Biz mi çağırdık’ gibi tuhaf sözler ediyorlar... Başbakan: ‘Türkiye’de 100 bin Ermeni çalışıyor’diyor, bu kadar Ermeni’nin çalıştığını biliyor, peki neden Ahıskalı soydaşlarımıza çalışma müsaadesi vermiyorlar?
Saygılarımla.”
Fethi Ulusoy
***
Mektupta her şey açık. Hükûmet “dram”a çare bulmalıdır.
Ayrıntıya girmeyeceğim. 1992’de, Turgut Özal’ın zamanında, Ahıskalıların Türkiye’ye gelmesine izin verilmişti. Yani onları biz
çağırdık!
Ahıskalıların meselesi aslında bir dünya
meselesidir. Bu, başka bir yazının konusu.