Şehriyâr da bizim şairimiz
Bugün kitap günümüzde, Türk dünyasının ortak değeri Güney Azebaycanlı ünlü şair Şehriyâr'dan bansedeceğiz.
Dr. Yusuf Gedikli, "Heydarbaba'ye Selâm" da dâhil bütün şiirlerini bir kitapta topladı: "Şehriyâr ve Bütün Türkçe Şiirleri" (İz Yayıncılık, 4. bs., 544 s.)
Neden "'Heydarbaba'ye Selâm' da dâhil" dedim? Yusuf Gedikli'nin "Dördüncü Baskıya Önsöz"ünden okuyalım:
"Yirminci yüzyılın en büyük şairlerinden biri olan Şehriyar (1907-1988), Heyderbaba'ya Selam manzumesiyle şöhret bulmuştur. Şehriyar bu şiiriyle Oğuz coğrafyasında kuvvetli bir dalgalanma meydana getirmiş olup bu dalgalanma halen devam etmektedir.
Şehriyar Heyderbaba'ya Selam'dan başka Türkçe şiirler de yazmıştır. Şu andaki tespitlerimize göre Şehriyar'ın 100 Türkçe şiiri mevcuttur.
Türk edebiyatında bu derece mühim rol oynamış olan Şehriyar'ı ve bütün Türkçe eserlerini çeşitli yönlerden ele alıp incelemek, tanıtmak bir gereklilikti. (...)
Kitabın birinci bölümü Şehriyar'ın Hayatı, Sanatı ve Eserlerine, ikinci bölümü Şiirlerinde Şekil, Vezin, Dil ve Üsluba, üçüncü bölümü Heyderbaba'ya Selam'a, dördüncü bölümü Şiirlere, beşinci bölümü Sözlüğe ayrılmıştır.
Kitabımız şu ana değin İran ve Azerbaycan'da yayımlanan Şehriyar külliyatlarının en çok şiir barındıranıdır. Eser Şehriyar'ın 100 Türkçe şiirinin yanı sıra inceleme ve sözlük bölümlerini, ayrıca birçok izahı da içermektedir."
Pehlevî Hanedanı'nın 1925'te, İran'da Türk Kaçar sülalesinden iktidarı alınca Türkçeyi yasaklamıştı. Şehriyar, Pehlevîlere inat Türkçe söylemiş ve hemen bütün Türk dünyasında yankılanmıştır.
Şehriyâr'ın Heyderbaba'ya Selam şiiri iki bölümdür. Birinci bölümü Prof. Dr. Ahmet Ateş 1964'te; iki bölümü birden Prof. Dr. Muharrem Ergin 1971'de Türkiye'de yayınlanmış ve büyük ilgi görmüştür.
1958'de Azerbaycan'da Şehriyar'ı ilk tanıtan ilim adamı Prof. Dr. Hamid Memmedzade, Gedikli'nin kitabına bir takriz yazmıştır. Gedikli'nin değerlendirmesinden hareketle şu noktalara temas eder:
"Hemin (aynı) fasılda Şehriyar'ın Şiirlerinde Şekil, Vezin, Dil ve Üslup bölmesi, zannımca hususi kaydedilmelidir. Müellif [Yusuf Gedikli] haklı olarak yazır (yazıyor):
"'Şehriyar'ın Türkçe şiirlerini halk edebiyatı tarzında ve klasik edebiyat tarzında yazılanlar diye ikiye ayırabiliriz.' (s. 59). (…)
Vezin meselesine geldikde (gelince), Şehriyar'ın kanaati bu (şu) tarzda naklolunur:
'Türk dili hece dilidir. Türk dilinde yazılan eserlerin hece kalıbında yazılması gerekdir. Aruz kalıbında Türkçe şiir yazmak dilimizin inceliğini azaltır ve ister istemez Fars yahut Arap sözlerinin şiirlerimizde yerli yersiz kullanılmasına sebeb olur.' (s. 62).
Hemin (aynı) fasılda Türkçeye Bakışı bölmesinde Şehriyar'ın öz ana diline olan hadsiz sevgisi eserlerine ve münasibetlerine esasen araşdırılır. Müellif [Y. Gedikli] yazır (yazıyor):
"Şehriyar'ın Türkçeye olan muhabbeti tıpkı Fuzuli gibi, şiirlerinden açıkça bellidir. Nitekim o, Türk'ün Dili şiirini Fars şövenistlerinin 'Niye Türkçe yazıyorsunuz, Türkçe ne dil, ne de lehçedir?' demeleri üzerine 1969 (1348) yılında yazmıştır (...) Türk'ün Dili'nde vecize kabilinden mısralar bulunmakta, Türkçe sevgili-istekli ve asil bir dil olarak vasıflandırılmaktadır."
Şehriyâr da bizim şairimiz. Dili dilimiz, ruhu ruhumuzdur.