Seçim öncesi yolsuzlukları
Halen Fransa siyasetinde etkili bir isim olan eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, iki gün önce, "seçim kampanyasının yasa dışı finansmanı" suçlaması nedeniyle tekrardan hapis cezasına çarptırıldı. "Tekrardan" diyorum, çünkü hali hazırda üst mahkemeye taşıdığı bir cezayı da mart ayında, bir yargıçtan iltimas alma girişimleri nedeniyle yolsuzluk ve nüfustan yararlanma suçlamasıyla almış, iki yıl ertelenen bu cezayla üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Perşembe günü aldığı cezanın sebebi ise, 2012''deki seçimler. Kamuoyunda "Bygmalion davası" olarak bilinen olayda, kampanyaları sırasında kongreleri organize eden iletişim ajansı Bygmalion''un çalışanlarıyla birlikte yargılanan 14 kişiden biri olan Sarkozy, 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden seçilebilmek için kampanya harcamalarının yasaların izin verdiği tavanın altında kalması için sahte fatura düzenlemekten suçlu bulundu ve -elektronik kelepçeyle evinde geçirmek üzere- 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Ancak söz konusu karar, henüz kesinleşmemiş de olsa, Sarkozy tarafından temyize de götürülse önemli mesajlar içeriyor.
Seçim kampanyası tutarı
Sarkozy''nin seçim kampanyaları sırasında, kendi konforunu arttıran, zengin destekçilerine ve yanındakilere yaptığı yüksek maliyetli ikramlarına, miting alanlarına kurdurduğu dev video ekranlarına yaptığı harcamaları ile 2012''deki seçim kampanyasının maliyeti 40 milyon Euro''nun üzerine çıkıyor.
Gelgelelim, Fransa''da kanunlar, seçim öncesi kampanya harcamalarına ilk turda yaklaşık 16,8 milyon, ikinci turunda yaklaşık 5,7 milyon Euro olmak üzere, toplamda 22,5 milyon Euro tutarında bir üst limit koyuyor.
Sarkozy, limiti aşan tutar için "kendime bağış yaptım" şeklinde (2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini hatırlayınız) bir savunma yapmadı. Onun yerine, kampanya tutarından haberdar olmadığını, dolayısıyla yasal sınırı aştıklarını bilmediğini ileri sürdü.
Bununla birlikte, Sarkozy''nin Kampanya Başkan Yardımcısı Jérôme Lavrilleux, kampanya maliyetlerinin hızla kontrolden çıktığını ancak "dur demeye cesaretinin olmadığını" söyledi.
Özetle, bugün Sarkozy''yi bu yargı sürecine sokan, kendisinin seçimleri yeniden kazanma ve koltuğu elinden bırakmama hırsının yanı sıra, yanındakilerin de "dur" diyemeyecek kadar korkaklığı oldu. Sarkozy''nin yargılama sürecinden çıkarılması gereken ilk mesaj işte bu noktada.
Gelelim ikincisine…
Dengeler değişir
Türkiye''de seçim dönemlerinde seçim hesaplarını, bağışları ve harcamaları, varsa usulsüzlükleri, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından öngörülen limitlerin aşılıp aşılmadığını yine YSK tespit ediyor.
Bugün, Türkiye''de belki seçim anında seçimlerin güvenliği korunabiliyor. Belki seçimden sonra gerçekleşen haksızlıklar kabul edilmeyerek adalete ulaşılabiliyor. Ancak seçimlerin öncesi, anı ve sonrasıyla bir bütün olduğu ve seçim öncesi, kampanya ve adaylık sürecinden başlayarak adil, eşit ve şeffaf bir seçim sürecinin sürdürülmesi gerektiği göz ardı ediliyor.
Adil olmayan kampanya süreci sonucunda adil bir seçim sonucu çıkması bekleniyor. Ancak bu oldukça zor.
Önümüzdeki seçimlerde, muhalefetin en az seçim anı ve sonrası kadar, seçim öncesinde de adaylıktan finansmana kadar gerçekleşebilecek her türlü haksız ve hukuksuz tutuma tepki göstermesi gerekiyor.
Zira, adil olmayan bir yarıştan adil sonuç çıkamaz.
Ayrıca Sarkozy''nin başına gelenlerden hareketle, şuna da dikkat çekelim: "Güç bende, istedim, yaptım" demekle olmuyor, yargıyı kontrolüne dahi almış olsan fark etmiyor; çünkü devran dönüyor, güç elden gidiyor, dengeler değişiyor, o zaman "neyi, ne zaman, neden, nasıl yaptın" hesabı soruluyor. Bunu da buraya not düşelim.