Seccadeli propaganda!

Halk kültüründe basit imajlar etkilidir. Saray kanadı, seçim propagandalarında "seccade"yi öne çıkaracak.

Neresinden bakarsanız bakın, Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin, seccadeye basarak fotoğraf vermeleri en şiddetli şekilde aleyhlerine kullanılacaktır. Ne olursa olsun, iftar verilen yerde, namaz kılacaklar için bir bölüm ayrılacağını, seccade serileceğini bilmeleri gerekirdi. Bunun affedilir, mazur görülür bir tarafı olamaz. K. Kılıçdaroğlu''nun etrafında o kadar insan var, biri de mi uyarmadı?

Seccade -başka İslâm ülkelerini de bildiğim için söylüyorum- özellikle ülkemizde âdeta kutsanmıştır. İnsanımız yerde ekmek parçası görse öper başına kor, basılmayacak bir yere kaldırır. Bir seccade görse yanından geçer. Hatta namaz kıldıktan sonra, şeytan gelip kılmasın diye katlar bir köşeye kaldırır.

Saray''ın propaganda ekibi bunu bildiği için, basit ifadelerle "seccade" stratejileri belirledikleri belli.

R. T. Erdoğan, önceki gün kürsüdeyken halı seccade getirdiler. Seccadeyi göstererek K. Kılıçdaroğlu''nu hedefe koydu:

"Fazla kalmadı, 40 gün. Bu 40 gün içerisinde birileri seccadelerin üzerine ayakkabılarıyla basabilir çünkü bunlar Pensilvanya''dan alıyorlar talimatı. Onlara göre meşrudur, yapabilirler. 15 Mayıs''ta şükür namazını bu seccadede kılabiliriz."

Pensilvanya, bildiğiniz gibi Fethullah''ın darbe karargâhının bulunduğu ABD''deki eyalet.

Fethullah da seccadeye ayakkabısıyla basmış. Fethullah bunca yıl din iman işleriyle uğraştı. Nereye nasıl basılacağını elbette bilir. Bu fotoğrafı ancak, "kibir"le açıklanabilir; mesele şirk koşmaya kadar varır!

R. T. Erdoğan''ın, K. Kılıçdaroğlu''yla Pensilvanya arasında seccade bağlantısı kurması, delillendirmezse iftiradır.

"İftira", "ifk", "bühtan" kelimelerinin dinimizdeki yerini Beyefendi herhâlde biliyordur. Günaha girip girmediğini bir ölçmeli.

Bir boşluk yakaladılar, dururlar mı! Seccade üzerinden saldırılar sürecek.

Hikâyeci Şevket Bulut''un (1936-1996) "Yıkık Minare" kitabında, "Seccade" hikâyesinde Anadolu insanının dinî hassasiyetini ölçebilirsiniz.

Bu hikâyede Gülsüm Karı, Kubbeli Mezar''da yatan Kadirli Baba''ya adak adar. Torunu oğlan olursa, Kadirli Baba''ya eliyle bir seccade dokuyup mezarına götüreceğini söyler.

Gülsüm Karı seccadeyi dokur, ermiş Kadirli Baba''nın türbesine serer. Seccade harekete gelir, türbenin kapısına konar. Yine içeri almak ister, yine seccade yapı ağzına gelir.

Gülsüm Karı, Kadirli Baba''nın bir hatasını görmüş, kendisi cezalandırmıştır, diye düşünür. Evine gider. Uykuya daldığında Kadirli Baba rüyasına girer. Adağını neden kabul etmediğini sorar. Kadirli Baba: "Seccadeye göz nuru döktün… Aylarca çalışıp çabaladın; saçaklarının ipini komşudan aldın… Sor bakalım, komşun o bir yumak ipliği nereden almış? Saçaklarda kullandığın o ipliği komşun bir dul kadından çalmıştı… Çalıntı ve haram bir malı nasıl kabul ederim? Helal malını da murdar ettin!.." der.

Halk kültüründe, veli, adak imajları güçlüdür. Bu imajlar ders yüklüdür.

Şevket Bulut''un "Seccade" hikâyesinde, iktidarı elinden hiçbir surette bırakmak istemeyenler de ders çıkarmalı.

Kemal Kılıçdaroğlu, seccadeye bilerek basmadığını söyledi, özrünü diledi.

Ya iktidardakiler? Özellikle, yolsuzlukla, adam kayırmakla, kendilerine destek olmayanları düşman görüp bir kenara itmekle, aç kalırsa kalsın, ölürse ölsün demekle öne çıkıyorlar.

Bu iddialara karşı kendilerini savunabiliyorlar mı?

Halk elbette uyanacak.

Yazarın Diğer Yazıları