Savcı değiştirme meselesi büyüyecek

Deniz Feneri davasında savcıların değiştirilmesi meselesi büyüyeceğe benzer. Hükûmetin icraatına destek verenler bile seslerini yükseltmeye başladılar.
Hükûmeti destekleyen gazetelerde yazan ve Deniz Feneri davasında savcıların değişmesini hoş karşılamayan iki ismin yazdıklarını buraya taşıyacağım ve “Ben demedim, onlar dedi” havasına girmeyeceğim! Akıl yürüttüğümüz zaman, herkes aynı neticeye varır... Kimi vardığı neticeyi yazmaz; kimi bu iki isim gibi cesaret gösterir ve yanlışı ortaya koyar.
Savcıların değiştirilmesini yanlış gören yazarlardan birincisi hükûmet yanlısı gazetenin yazarı Nazlı Ilıcak’tır. Hiç çekinmeden açık açık yazıyor:
“Deniz Feneri’ni ilk günden beri soruşturan 3 savcının (Nadi Türkaslan, Mehmet Tamöz ve Abdulvahap Yaren) elinden dosya alındı. Bu gelişmeyi, tuhaf ve kasıtlı bulduğumu söylemeliyim. Önce, şikâyet üzerine, HSYK inceleme başlatmıştı. Daha sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş, bu savcılarla ilgili Başsavcıvekili Nuri Yiğit’in yerine, HSYK yedek üyesi Harun Kodalak’ı getirmişti. Üçüncü adımı, yeni savcıların atanması teşkil etti. Diyelim ki, çok haklı gerekçeler vardı. Ama, gene de, bu ani değişiklik, yargının siyasallaştığına dair kanaati daha da pekiştirecektir.
Erzurum’da, İlhan Cihaner dosyasında aynı şeyi yaşamıştık. Erzurum Özel Yetkili Savcılarının yetkisi kaldırılmıştı; tabii ki kıyameti koparttık. Şimdi ise, hükümet taraftarı ya da muhalifi gazetelerin hiçbirinin pek fazla sesi çıkmıyor. Bunun sebebi, herhalde hadisenin küçümsenmesi değil. O sıkça sözü edilen ’otosansür’olsa gerek.
Eski HSYK, Saldıray Berk ile İlhan Cihaner’li davaya müdahale etti; yeni HSYK, Deniz Feneri dosyasını, soruşturmayı yürüten savcılardan aldı.
Ne diyeyim: Al birini, vur ötekine!” (Nazlı Ilıcak, Sabah, 20 Ağustos 2011)

***


Yeni Şafak gazetesinden “sol liberal” Kürşat Bumin savcı değiştirilmesini hoş görmeyenlerden.
“(...) ’savcıların değiştirilmesi’bu dosyada adı geçenler hakkında olumlu düşünenlerin hiç değilse bir bölümünü de tereddüt içinde bırakmıştır.
(...) eski YARSAV Başkanı yeni CHP milletvekili Emine Ülker Tarhan’ın konuyu ilişkin şu sözleri yabana atılacak türden değil: ’Soruşturma dosyası; yıllarca hiçbir mesafe alınamadığı dönem dosyanın savcısı olan, (...) Türkiye’deki tüm iletişim izlemelerine ilişkin kararlar nedeniyle yapılan suç duyurularına verdiği ısrarlı takipsizlik kararları ile dikkat çeken bir isme teslim edilmiştir.’
(...) Deniz Feneri soruşturmasında hakikate ulaşılabilmesi için HSYK’nın araya girmesi ve savcıların değiştirilmesi gibi ’kaçınılması şart olan uygulamalar’gibi bu türden değerlendirmelerin de başta ’şüpheliler’olmak üzere kimseye ve ülkenin yargı sisteminin doğru yolda ilerlemesine hiçbir faydası yoktur. Bu gelişmenin ülkenin adaletin bundan böyle daha doğru tecelli etmesi yönünde umut besleyen -hangi cenahtan olursa olsun- vatandaşlarının hiç değilse önemli bir bölümünün kafalarında soru işaretlerinin çoğalmasına hizmet etmemesi mümkün müdür?” (Kürşat Bumin, Yeni Şafak, 29 Ağustos 2011)

***


Birçok yazar ister istemez Deniz Feneri davasıyla “Ergenekon” davasını kıyaslıyor...
Bir şikâyetle Deniz Feneri davası savcılarına inceleme başlatılırken, “Ergenekon” davasında onlarca şikâyet olduğu ve bariz hata görüldüğü hâlde neden o savcılar hakkında inceleme/soruşturma açılmadığını soruyorlar. (Meselâ; ironik bir dille darısı “Ergenekon” davasına demeye getiren Hürriyet’ten Mehmet Y. Yılmaz’ın dünkü yazısı.)

***


Bu iş hükûmet ne kadar güçlü olursa olsun dal budak salacağa benzer...

***


Bayram tebriği: Acılı günler yaşıyoruz. Gencecik insanlar hepimizin huzuru için bir bir toprağa düşüyor. Ailelerinin acısı bizim acımızdır. Buruk bir bayram yaşayacağız. Hepinizin bayramını kutlarım.

Yazarın Diğer Yazıları