Savaş ve imlâ
İdlib'de, tam bir sarmalın içindeyiz. Libya'da da öyle. "Sarmal" deyince... Murat Ağırel'in yeni kitabının adı da Sarmal. Cemaatler, tarikatlar sarmalı. Bir haftada 30 bin satıldı Sarmal. Hakikate ulaşmak için halkımız yol arıyor ve buluyor.
İdlib'de de Libya'da da haklıyız. Ama bir taktik hatanın içinde miyiz, sorusu akla geliyor.
R. T. Erdoğan'ın dünkü basın toplantısında, İdlib ve Libya geniş yer tuttu. Bütün haberler bir tarafa, bir başka haber öne çıktı... FOX TV muhabirinin sorusu ve R. T. Erdoğan'ın sinirlenmesi.
Muhabir "Şehit haberi verirken kullandığınız 'birkaç tane şehit' ifadesine muhalefet tepki gösteriyor, bunlara cevabınız ne olacak?" diye soruyor. Reis şöyle bir durdu. Muhabire "Çık lan dışarı!" diyecek sandım. İçinden la havle... çekti herhâlde, sonra,"FOX önce gazete olsun, FOX önce ciddi bir medya mensubu olsun. Yalan haber üretmeyi bırakın!" dedi.
Gazeteci sorar. Her şeyi sorar. "Tane" haberini duyuran da kendileri.
R. T. Erdoğan, muhalif yayın istemiyor. Kendisine inkiyat etmiş gazeteci istiyor. Tayyaresine doldurduğu gazeteciler içinde her sözüne "he" demeyen bir gazeteci var mı?
Söz gazetecilikten açıldı. İmlâ meselesine geleceğim.
Suriye'de, Libya'da savaşırken, -evet savaşırken- gelen haberlerde Arapça kelimeler, tamlamalar çok farklı yazılıyor.
Dediğim gibi, Anadolu Ajansı'na ciddî iş düşüyor. Her yerde muhabiri ve ayrıca Arapça servisi var. Haberlerinde, Arapça kelime ve terkiplere bir standart getirmelidir. Basın yayın organlarımız Routers'ten, şurdan burdan tercüme ederken, onların kullandığı imlayı aynen aktarıyorlar. Gel de çık işin içinden. O kadar karmaşık ki... Bizim biraz bilgimiz var, diyelim, acaba şöyle mi olacak, böyle mi olacak diye tereddüde düşüyoruz.
Batı dillerinden gelen kişi ve müessese adlarında bir kelime değişik yazılsa, eksik yazılsa hemen itiraz yükselir, "Cahil! Nasıl yazıyorsun öyle!" denir. Ama Arapçadan, Farsçadan gelen kelimelerde, herkes kendince bir şey uyduruyor. Ne harf-i tariflere uyuluyor, ne kelimenin yazılışına. İngilizcenin "the"sı ne ise Arapçanın "el"i odur. Ama şemsî ve kamerî harfler meselesi var. Kelimeler çatılırken el'in "l"si şemsî harflerde ses değişikliğine göre işaretlenir. Köşemizde izahlara girmek manasız. Bilenler ancak tartışabilirler.
Diyeceksiniz ki, ilmî çalışmalarda bir ortak nokta bulunabilmiş midir? Hususiyetle isimlerin yazılışında ortak nokta bulunamamıştır.
İki İslâm Ansiklopedisi vardır. Biri tercüme-telif MEB İslâm Ansiklopedisi, ikincisi telif TDV İslâm Ansiklopedisi...
İki ansiklopedi de mühim. İlki fazla teferruatlı; imlâsı yorucu. İlmî çalışmalarda ancak faydalanılabilir. İkincisi daha avam. Avam demekle ilimden taviz verildiği düşünülmesin; ilk ansiklopedi için tespit edilen imlâ esas alınmakla beraber, fazla ayrıntıya girilerek kafa karıştırılmıyor. Rahat faydalanabiliyorsunuz.
Bakın Arapçada "p" ve "ç" sesi olmadığı için işareti de yoktur.
Türkçede ise "p" ve "ç" sadâsız sesler olarak hususiyetle kelime sonlarındaki seslere tesir eder. Arapça bir kelime kullanılmak istendiğinde burada da hataya düşülüyor, "ç" ve "p" yazılıveriyor.
Önceleri örnek çok verdik. İleride yine yazarız.