Sarkozy zihniyetinin Türkiye izdüşümüne bir prototip

Ülkemizde Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy ile aynı düşünen birçok insan var. Bunların ilişkili olduğu birçok örgüt yabancı kuruluşlardan “Proje yapıyoruz” diye yardım alıyor. Bunlardan biri de Helsinki Yurttaşlar Derneği.
1993’te kurulan bu derneğin kurucuları arasına vitrinlik bazı isimleri almışlardı. Bunlardan biri yazar Ali Bulaç’tı. Neden bu örgütten ayrıldığını daha yakın zamanda açıkladı.
İslâmî terminolojiyi çok iyi bilen Ali Bulaç Helsinki Yurttaşlarını “Hılfu’l-Fudul” diye adlandırmıştı. “Faziletliler Antlaşması” diye çevirebiliriz. En uygunu “âkil adamlar topluluğu” . “Hılfu’l-Fudul” un İslâmda yeri vardır ve çok kıymet verilir. Hz. Hüseyin bile “Hılfu’l-Fudul” a danışma gereği duymuştur.
Derneği adı absürd bir kere... Kaldı ki, “Hılfu’l-Fudul” la eş tutalım... Aslında bu tür kuruluşlara “İslâmî” bir yakıştırmada bulunmayalım. Sol liberallere pek değer veren Neo-İslâmcı kardeşlerimizden hassaten istirham ediyorum!
Ali Bulaç bir mümin... Kurucuları arasında olduğu Helsinki Yurttaşları Derneği’nin içinde göğüslerini gere gere “ataist” olduklarını açıklayan iki ismi biliyorum. İnterneti dolaşsanız zaten bulursunuz. Biri Prof. Dr. Mete Tunçay, diğeri Prof. Dr. Murat Belge’dir. Prof. Dr. Belge kendisiyle yapılan uzun mülâkatta “İnanç ihtiyacı duyan bir adam olsam Hristiyanlığı tercih ederdim” diyerek daha ileri bir adım atmıştır.
Kimsenin inancına karışmıyoruz ama tam yeridir ve müşahhas bir örnektir:
“Dinime dahleden bari Müselman olsa...”
Neden bunu söylediğimi sonra açıklayacağım.
Ali Bulaç meselesi, yazacaklarım içinde bir parantezdi. Bu mümin kardeşimiz sonra “Hılfu’l-Fudul” gördüğü bu “âkil adamlar(!)” la ipleri kopardı. Neden mi?
Kendisi açıklıyor:
“HYD’nin [Helsinki Yurttaşlar Derneğinin] bir toplantısında sol ve laik aydınlarımızın etkili kanaat önderleri, cemaat liderleriyle tanışıp diyalog kurmalarını önerdim, belki A. Rıza Demircan, Emrullah Hatipoğlu gibi değerli hocaları çağırıp onları dinlemenin faydalı olacağını önerdim. Öyle sert tepki aldım ki, sonuçta bana dedikleri şu oldu: ’Biz din adamları veya cemaat mensuplarıyla bir araya gelemeyiz, onlar buradan içeri adım atamazlar.’Ben de bir daha HYD’den adımımı içeri atmadım.” (Ali Bulaç, Zaman, 12 Temmuz 2011)
İslâmcı yazarlarımız ve kuruluşlarımız bu tip insanlar ve derneklerden ne umarlar ki... Bir tebessüm maskesi takınsalar hemen ellerine yapışıyorlar.
Ali Bulaç örneği her şeyi anlatmaya yeter. Ama gel de bizim Neo-İslâmcılarımızı buna inandır!

***


Bu girizgâh fazla ama gerekli...
Şimdi “Dinime dahleden bari Müselman olsa...” sözüme geliyorum
Önceki gün Bu Helsinkililerin kurucu başkanlığını yapmış olan Murat Belge, ülkesine sahip çıkan insanları karalıyor. Hem de H. Nihal Atsız üzerinden!
Kendisi Sarkozy’le fikirbirliği içindedir. Ermenileri Türklerin yok ettiği inancını her platformda dile getirmiştir.
Atsız, bir yazar ve fikir adamıdır. Bir dönem çok etkili olmuştur. İlim adamlığını ve romancılığını kimse inkâr edemez. Murat Belge de inkâr edemez; edebiyatçı olarak muhakkak faydalanmıştır. Murat Belge, MHP ve BBP’nin adını vererek, “Türk düşmanlığı” karşısında hassas olan insanlarımızı Atsız’ın peşinden gidenler olarak göstermeseydi bunları yazmayacaktım.
Atsız’la MHP ve BBP arasında “ırkçılık” bağı kurmak iftiradır ve halkı tanımamaktır.
Atsız’ın yazdıklarını tenkit edeceksen et ama mugalatayla başkalarını ilzam etme!
Şu önemli: Alparslan Türkeş ile Nihal Atsız’ın arasında da bir takım görüş ayrılıkları ortaya çıkıp 1969-1970 yıllarında büyük tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmaların bir kısmını bir kitapta yazdım. Bulur okursun.
Yeter mi bu bilgiler “Helsinki yurttaşı” Murat Belge?!
Başka bilgileri de sonra yakın akrabanız Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yazdıklarından hareketle yazacağım. Ama birkaç ay bekleyin... Sizin mutlaka ilgileneceğiniz büyük bir yayın üzerinde çalışıyoruz. Millî Mücadele’den bugüne ne değiştiğini burada göreceksiniz!

Yazarın Diğer Yazıları