Saray'ın ulûfeleri
Saray, Ak Parti içinden parti çıkaracaklara karşı harekete geçti. Yüksek İstişare Kurulu kuruyor. Saray'ın 1150 küsur odalarından bir kısmını, bu kurula seçileceklere tahsis edecek. Öyle bir oda verilip göz boyanmayacak, meselenin ciddiyetinin de gösterilmesi gerek. Sekreterler, makam arabaları, şoförler... Belki, Okluk Koyu'nda yapılan 300 odalı tatil sarayında da odalar tahsis edilecektir. Yüksek fikirlerinden faydalanılacak muhteremlerin gerekli ihtiramı görebilmeleri için ağırlıklarıyla mütenasip bir imkân sağlanmalı, değil mi?!
Saray'ın sayısını bilmediğimiz başdanışmanı, ayrıca başdanışmanın da danışmanı var. Her birine sekreter veriliyor, şoför veriliyor. Yüksek İstişare Kurulu üyeleri bu başdanışmanların önünde olmalılar elbette!
Yüksek İstişare Kurulu kuruluş kararnamesi çıkarılırken "Millete ve devlete hizmeti geçmiş, bilgi ve birikim sahibi kişilerin bu kazanımlarından istifade edilebilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu'nun oluşturulması kararlaştırıldığı" belirtilmiş.
(Türkçeye bak! "Kazanım" ne demekse... "Tecrübe" mi? Var zaten bu kelime!)
Bir Bülent Arınç üyeliği kabul ettiğini açıkladı. "Müjde"yi verirken sarf ettiği sözler ibretlik:
"Şimdi kim bilir benim hakkımda tivit atanlar ne düşünüyorlardır. Biz yok olmuştuk. Bitmiştik. Ezilmiştik. Çürümüştük. Düşünebiliyor musunuz biz Cumhurbaşkanımızın yanında Başdanışmanlık falan değil, Yüksek İstişare Kurulu Üyesi. Başkanın kendisi olacak biz de yanında olacağız. Böyle bir şeyi Rabbim sadakatin sonucunda veriyor, yalakalığın değil. Allah'a hamdolsun."
Dikkat ediniz kararnamede "Bilgi ve birikim sahibi kişilerin" seçileceği belirtiliyor. (O da işin kılıfı gerçi.)
Bülent Arınç, yalakalığından değil, sadakatinden dolayı bu makamın verildiğini söylüyor. "Sadakat" deyince bir başka şey aklıma geliyor. Yazmayayım!
Bu Yüksek İstişare Kurulu üyeliği için teklif götürülenler var. Kiminin kabul ettiği, kiminin daha düşüneceği, kiminin ise reddettiği haberleri çıkıyor.
Bülent Arınç örneğinden görüldüğü gibi, yeni parti söylentileri ayyuka çıktığı şu zamanda, yön değiştirecekleri düşünülenler, ulûfeyle elde tutulmak istendiği apaçık ortada. Bu kadar "başdanışman" varken, orada TBMM dururken, "Tepedeki Zat", zaten birtakım sanat edebiyat -ilim de var mı bilmiyorum- kurulları kurduğu hâlde; bunun dışında, fikrinden istifade etmek istediğini Saray'ın çağırıp "Şu konuda ne düşünüyorsun?" diyecek vaziyetteyken, böyle şatafatlı kurula neden ihtiyaç duyuyor ki?
Tabiî ki, yeni parti sıkıntısı...
Bir de "Parti Bank" var! Yeni partilere gidebileceği düşünülenlere, makam-mevki verilmeye başlandı. Resmî bankaların yönetimlerine getirildiler.
Kurulacak partiye gidecekleri havuç uzatarak engellemek. İnsanın aklı almıyor!
Aslında Saray, yeni parti kuracakların işini kolaylaştırıyor. Yeniciler "Havuca kananlarla işimiz olmaz." diyeceklerdir. Kendilerinin test edeceğini, onlar adına Saray test ediyor!
Bir mesele daha var... Havuç uzatılmayanlar kırılmayacaklar mı, gücenmeyecekler mi?
En sadık Reisçi Mehmet Metiner, öteden beri çatıştığı Arınç'ın seçimine çok fena bozuldu. Bunu da Star'daki köşesinde açıkça yazdı. Bundan sonra ondan "sadık" cümleler okuyabilir miyiz?!
Saray, kendi oyununu kendi bozuyor.