Sandığı bırak sınıra bak!
Seçimi tartışıp sayfa sayfa yazmanın bir anlamı yok.
Şu anda Türkiye'nin Orta Doğu'da ne yapabileceği üzerinde durmalıyız. Suriye ve Irak basamak... Hedef Türkiye.
Orta Doğu şekilleniyor... Neresinden bakarsanız bakın bizimle doğrudan ilgili. Misak-ı Millî diyorum, başka bir şey demiyorum.
ABD 1991'de, Irak'a saldırdı, Saddam'ı devirmek istedi. Irak'ın kuzeyine Barzani Devleti kurulması için zemin hazırladı. Dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal, daha önce bahsettiğim gibi, Kuzey Irak'a girmek istemiş, Alparslan Türkeş de bir destek mektubu göndermişti. Turgut Özal ile Türkeş'in hedeflerinin örtüşüp örtüşmediği üzerinde durmayacağız. O ayrı bir tartışma... Daha berilere gelelim. 1 Mart Tezkeresi Krizi var.
ABD 2003'te ikinci defa Irak'a saldırıyor. Saldırı başlamadan önce Türkiye'nin müttefik güçler arasında yer alıp almaması, Türkiye topraklarından hareket edilip edilmemesi tartışılmıştır. 1 Mart 2003'te oylanan ve Ak Parti milletvekillerinin oylarıyla reddedilen tezkere; "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet'e yetki verilmesine ilişkin" idi.
Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu o sıra Genelkurmay Başkanı'ydı. Tezkereye dair asıl onun söyleyecekleri önemli.
Hulûsi Turgut, yakın tarihimizde olanları, bizzat şahitlik ederek, bizzat şahitleri konuşturarak, yer yer tarihe göndermelerde bulunarak ortaya koyduğu "Barzani Olayı" kitabında, Org. Kıvrıkoğlu'yla 1 Mart Tezkeresi üzerine yaptığı mülâkatı vermiştir.
Kıvrıkoğlu'nun bırakın 28 Şubat için söylediklerini. Bu mevzi bir konu. Asıl kendi sahasında söylediklerine bakalım. Kıvrıkoğlu muhakeme yürütmemize zemin hazırlayan açıklamalarda bulunuyor:
"Amerikalılar, Irak'a müdahale konusunda kararlı görünüyorlar, bizden de, Kuzey Irak'ta bir rol üstlenmemizi istiyorlardı. Bu durum karşısında, kendi bünyemizde konuyu müzakere etmeye başladık ve alternatif stratejiler ürettik. Bu çalışmalarımız sırasında, Kuzey Irak'ta bir 'kırmızı çizgi' belirledik. Belirlediğimiz bu çizgiye daha sonra 'Yağmur Hattı' adı verildi. Bu hat, batıda Habur'un güneyinden başlıyor, Duhok ve Barzan'ı takiben doğuda İran sınırında son buluyordu. Zaten Amerikalılar da, o çizgiye kadar olan bölümde sorumluluk üstlenmemizi öneriyorlardı. Biz, cephe savaşına katılmayacak, sadece Kuzey Irak'ın sorumluluğunu üstlenecektik. Ayrıca, Amerikalıların Irak'a gönderecekleri lojistik destek, bizim sağlayacağımız güvenlik şeridinden, cepheye doğru gönderilecekti." (Hulûsi Turgut, Barzani Olayı, Doğan Kitap, s. 503).
"Amerika" deyince yüzünüzü buruşturuyorsunuz. Haklısınız. Gerçekten insanı tiksindiriyorlar. Bizim burada düşünmemiz gereken fayda nedir ve ABD'ye sakalımızı kaptırmadan ne elde edebiliriz?
ABD'nin 1991 saldırısında da, 2003 saldırısında da Irak'a girmedik. PKK'nın takibi için ara ara girdik ve fazla kalmadan çıktık. Şimdi ise Kuzey Irak'ta PKK ile mücadele için kalıcı üslerden bahsediyoruz, bir hat çiziyoruz.
Kıvrıkoğlu'nun söyledikleri mühim.
Devam edeceğiz.