Sağlık Bakanlığı kronik hastalara 'ölün!' diyor
Sağlık sektöründe taşeron işçilerin keyfî işten çıkartılmaları, çok düşük ücretlerle çalıştırılmaları, sadece onların meselesi olarak görülmemelidir. Cemiyetin bütün katlarını etkilemektedir. Hem geçim, hem sağlık yönünden...
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne karşı açılan davadan taşeron işçilerin kadroya alınması kararı çıkmasına rağmen, rektörlüğün kararı uygulamaktan kaçınması bir tarafa, işçilerin iş akitleri de feshediliyor.
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Taner Güner, sağlık çalışanlarının yaşadıkları sıkıntılarda hükûmetin sağlıkta dönüşüm programının etkili rol oynadığını söylüyor.
Sağlık sallanıyor anlayacağınız. Özel hastanelere vatandaşın katkı payının yüzde 90’a çıkarıldığı, daha çok yeni bir haber.
İşçilerin durumu, doktorların durumu hepsi bir tarafa, olayın daha vahim bir tarafı, dönüşüm programıyla birlikte sıklıkla değişen ilaç-rapor kullanım yönergeleri.
Tıp fakültesi bulunmayan, dolayısıyla düzgün tıp eğitimi verilemeyen “türedi hastaneler”e, “Araştırma-Uygulama Hastanesi” sıfatını uygun gören Ak Parti hükûmeti, birinci basamak sağlık hizmetleriyle göz boyayıp vatandaşa aspirin tipi ucuz-basit ilâçları bedava verirken, çoğu yüksek risk taşıyan kronik hastaların hayatlarını kolaylaştırmaya, nedense, yanaşmıyor. “Sağlık harcamalarında israfın önlenmesi” uygulaması içinde, kendisine bağlı doktorların sürekli naylon-şişirilmiş reçete yazdıkları zehabına kapılan hükûmet, kamu çalışanı doktorlarına güvenmek yerine, daha önce tek bir raporla ihtiyaç duydukları bütün ilâçları karşılayan kronik hastaların raporlarını ayrı kalemlere bölerek, sağlık raporları üzerinde neredeyse terör estiriyor.
Meselâ; genelde organ nakilli kronik hastalar aynı zamanda diyabet, kalp, yüksek tansiyon, kolesterol dertlerinden de muzdaripler. Diyabetli (şeker hastaları) kronik hastalar ise lipit, kolesterol, yüksek tansiyon, göz tansiyonu, kalp-damar hastalıkları, ortopedi gibi alanlarda ya sıkıntı çekiyorlar ya da ileride bir problemle karşılaşmamaları için destekleyici tedavi altında tutuluyorlar. Sağlık Bakanlığı’nın son düzenlemesinden evvel yukarıda adı geçen hastalıklarla mücadele edenler, âdeta bir paket hâlinde acı çektikleri rahatsızlıklarıyla, tek bir uzmanlık dalının (böbrek nakilliler nefrolog, şeker hastaları endokrin uzmanları) verdiği raporla ilâçlarının önemli kısmına rahatlıkla ulaşabiliyordu. Ne var ki her bir hastalığı ayrı uzmanlığa bağlayan hükûmet, önceden tek raporla yetinen kronik hastaların, şimdi aynı ilâçlara dört-beş raporla ulaşmaları gibi bezdirici uygulamaya imza attı.
Gelişmiş bütün ülkelerde kronik hastaların topluma kazandırılmaları, çalışıp emeklerinin karşılıklarını alabilmeleri, sığıntı gibi yaşamak yerine toplumun üretici unsurlarının ferdi kılınmaları, bu hedeflere ulaşılması uğrunda hayatlarının kolaylaştırılması hedeflenirken AKP hükûmeti, tavizsizce uyguladığı, “raporlu-reçeteli işkence sistemi”yle, kronik hastalarını, “rapor alımı-eczane-aile hekimi” üçgenine hapseden, “ileri sağlık uygulaması”nda ısrar ediyor.
Yani bakanlık kronik hastalarına “ölün!” diyor.