Resim haram dediler! (2)
Cübbeli fetva veriyor: “İnsan ve hayvan figürü çizmek caiz değil. Fotoğraf ile bu mesele farklıdır.”
İster çiz, ister canlıyı bir karede dondur veya film hâline getir, hareketlendir.
Şu Cübbeli’nin söyledikleri, akla hitap etmekten uzaktır. Din inançtır ve inanmakla mükellefsin ama Cübbeli’nin dini anlatırken hakkını verdiğini nereden bileyim? Önce Kur’ân’a bakıyoruz. “Yaratmak” kelimesinden anladığım Cübbeli’nin anladığı değildir, desem kim itiraz edebilir?
Cübbeli tesmiye olunan zatın resim/fotoğraf hakkında söylediği, IŞİD’in uygulamalarının başka türü... Aslında, o, IŞİD hakkında söylemediğini bırakmamıştır.
Sırası geldi: Bazı camilerde ekran kurulmuştur. Üst katta vâiz konuşuyor, alt katta sen onu seyrederek dinliyorsun. Namaza geçilirken, hareket duruyor ama ekranda fotoğraf var. Neticede canlının dondurulmuş hâli... Biliyorsunuz, resmin, heykelin yasaklanması meselesi, puta tapınmaya dayanır. Cübbeli’den buna fetva vermesini beklemiyorum. Kendi fikrim. Namazda dikkat dağıtacak nesnelerden kaçınmak gerekir. Kıble tarafı mümkün olduğu kadar sade olmalıdır.
Her şeyi yaratan Hak Taâlâ’dır. Yeri de, göğü de; her iki yaratılan arasında var olanı; ağacı, toprağı, kısaca madde ve manayı yaratan odur:
“Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak [halk] da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.” (A’râf, 7/54).
Ağaca şekil verip evine direk yapsan, taşı yontup temele koysan ne olacak?
Fotoğraf çektir ama, çizgi çekme? Lâf mı yani!...
Çizgiden de, fotoğraftan da kaçamazsın, eskiler de kaçamamışlar. Minyatür ne kadar te’vîl edersen et resimdir.
İslâm ekmel dindir. Akıl dinidir. (Aklı olanların dinidir.)
Kim yazmış bilmiyorum... Bana mantıklı gelen bir anlatışı vereceğim... Uludağ Sözlük’ten aldım:
“Buradaki kasıt, İslâm bir akıl ürünüdür demek değildir. Akıl ürünlerinin tamamı şüphedir. Zaman içinde doğruluğunu ve geçerliliğini yitirebilir.
Hiçbir akıl ürününü kesin ve kıyamete kadar değişmez doğru olarak kabul edemeyiz. Bu akılsızlık olur.
İslâm akıl dinidir demek, İslâmın akıllı insanlar için olduğu ve akıla yer verdiği anlamındadır. İslâmdaki her şeyi akılla anlayabileceğimiz, açıklayabileceğimiz anlamına gelmez; çünkü, bu mümkün değildir.
Akıl, kıyas gibi en âciz seviyedeki mantık merhalesiyle çalışır zira. Bildiklerimizle kıyas edeceğimizden analizlerimiz ve tespitlerimizin hepsi bildiklerimizin çizdiği bir çemberle sınırlıdır. Bu sınır çemberinin öğrenme gibi bir esneme payı olsa da neticede sınır sınırdır.
Bir hastalık, çocukluk, yaşlılık yahut bir hal sebebiyle aklını yitirmiş ya da aklı gelişmemiş insanlar için İslâmî hükümlerin tamamı geçersizdir; suçlu, günahkâr ve sorumlu kabul edilmezler. İslâm akıl dinidir derken aklı olanlaradır manasındadır.
İslâmdaki her şeyi ben aklımla açıklarım, her şey illa ki benim aklıma yatkın olmalıdır gibi bir inanış yanlıştır. Bu yaygın yanlış insanı imanından eder.” (Devam edeceğiz.)