Reis Bey bu sıra niye Hz. Ömer'den örnek vermiyor?
Kin üzerine politika bir yerde tıkanır. Düşmanlık eden düşman edinir.
Türkiye''de acımasız bir politika yürütülüyor. İktidarla muhalefet birbirlerinin yüzüne bakacak hâlde değiller.
Bütün devlet mekanizmaları öyle sistemleştirilmiş ki, Türkiye''nin yarıdan fazlası yok sayılıyor.
Yarıdan fazlası dedim... Bütün kamuoyu yoklamalarında iktidarın toplam oyu yüzde 50''nin altında. Diyebilirsiniz ki, muhalefet kamuoyu yoklaması yaptırıyor, iktidarın aleyhine netice çıkarılmasını istiyor... Kamuoyu şirketleri, sadece kimin kime oy vereceği hesabıyla kurulmamıştır. Başka alanlarda da araştırma yaparlar, şirketlerin taleplerini karşılarlar. Onun için güvenirliklerini sarsmamaya dikkat ederler. Bu meselenin bir yüzü... Diğer taraftan iktidarın bizzat finanse ettiği basın yayın organlarında iktidar lehine bir kamuoyu araştırması neticesini ne işittik ne okuduk. Eğer lehlerine bir kamuoyu yoklaması çıksaydı, o an Reis Bey bütün haber kanallarını kendisine bağlatır: "İşte bizim oyumuz, işte muhalefetin oyu. Yine biz iktidardayız. Bana güvenin." derdi. (Burada açıklamam gereken iki nokta var: "İktidarın bizzat finanse ettiği basın yayın organları" yazdım. Bu organlar resmî bankalardan, iktidarın etkili olduğu diğer kuruluşlardan bol miktarda reklam alıyorlar. "Bana güvenin, diyecektir" demem, Reis Beyimizin enaniyetinden öte, zatına izafe edilen olağanüstülüğü (veya kerametleri) kendisinin de kanıksamasıdır. Partisinden kopan bakanlık yapmış, başbakanlık yapmış, iktidarını ileriye taşımış isimler için söylediklerini akla getirin. Dün vermiştim. Neydi?
"Onlar nasıl bir ihanetin içerisinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lâzım. Onlar o makamlara kendileri layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler."
- öfke, bu kin insanı nereye götürür? Ha gün yüzü görmemiş mağaradaki adama, ha sokakta afili yürüyüşüyle dikkati çeken bir bitirime bakanlık vermişsin, başbakanlık koltuğunu bırakmışsın.
İbn Haldun devletlerin ihtiyarlaması üzerinde durur. Sona gelinmiştir. Bunu böyle bilmeliler.
Saray Mukîmi, Hz. Ömer''den çok misal verir(di). (Bu sıra misal gösterecek hâli kalmadığı için olacak "Hz. Ömer örneğine girmiyor. İbn Haldun, Mukaddime''de, "Halifelikle ilgili dinî vazifelere dair", halife sıfatını taşıyan zatın yapacağı işlerden bahseder. İbn Haldun devleti yönetenlere dair yazdıklarını İbn Haldun Üniversitesi''ni açtıran zat okusa, hazmetse, dünyada ebedî isim bırakır ama... Gerisini getirmeyeyim.
Hz. Ömer, Ebu Musa Eş''arî''yi Kûfe kadılığına tayin etmiştir. Ona bir mektup/talimatname gönderir:
"Ey Ebu Musa! Halk arasındaki davaları halletmek sağlam bir farz ve ona göre amel edilmesi gereken bir sünnettir. Huzurunda iki kişi muhakeme edildiğinde, evvelâ her ikisinin sözlerini iyice anla; çünkü, ancak davalar anlaşıldıktan sonra hüküm verilir ve hüküm yerine getirilir. Amelde tatbik edilmeyen hak ve adalet sözlerinin faydası yoktur. Davacılar önünde hüküm meclisinde hazır bulunduklarından her hususta adalet kaidelerine göre iş gör ki, onlardan üstün olan haksızlık yapacağına (lehlerine karar vereceğine) heves etmesin. Zayıf olanı da senin adaletinden ümidini kesmesin.
Ey Ebu Musa! Hak dava eden hakkını delil ve şahitleriyle ispat eder. İnkâr edene yemin ettirilir. Helâli haram, haramı helâl yaparak barışmalar müstesna olmak üzere, davacı Müslümanlar barışabilirler. Bir gün davayı halledip hükmettikten sonra, ertesi günü aklını işleterek dünkü hükmünün doğru olmadığını anlar ve doğru hâl çaresini bulursan hakka başvurmaktan seni hiçbir sebep alıkoymasın. Çünkü hak ve adalet daha eskidir. Hakka dönmek, yanlış yolda devam etmekten hayırlıdır.
Ey Ebu Musa! Kur''ân''da ve sünnette olmayan ve tereddüt ettiğin bir meseleyle karşılaştığında iyice düşün. O hâdisenin benzerlerini araştır. Kur''ân ve hadislerde bulamadığın hususlarda benzerlerine kıyas ederek hükmet.
Bir kimse hak iddia ederse getireceği delilleri için ona mühlet ver. Tayin edilen sürede davasını delil ve şahitleriyle ispat ederse, iddiasını kazanır, yoksa aleyhine hükmedilir. Çünkü bu yolda hareket etmek şüpheleri giderir, hak açık bir şekilde gözükür.
Müslümanlar bir diğerine karşı âdil şahittirler. Onlar birbirinin leh ve aleyhinde şahitlik edebilirler. Ancak had cezasına çarptırılarak kamçıyla kırbaçlanmış olanlar, yalan yere şahitlik ettiği kesin olanlar ve yalan yere kendisini nesep veya dostluk bağıyla birilerine nispet edenler bunun dışındadır. Çünkü şer''î hükümlerde davaları ispat için şahitlerin cerh edilmemiş (fikirleri çürütülmemiş) olmaları şarttır. Şâri kınanmış, suçlu kimseleri şahitlik ve yemin etmek hakkından mahrum etmiştir.
Ey Ebu Musa! Hasımların muhakeme edilmeleri sırasında üzüntü, sıkıntı ve bezginlik ifade eden söz ve davranışlardan sakın.
Şüphesiz hak yerinde karar kılar ve sahibini bulursa Allah''ın verdiği sevap çok büyüktür ve Allah böyle yapanın adını yüceltir vesselâm!"
Bir mektup daha var. Halife Me''mûn''un vali tayin ettiği Abdullah bin Tahir''e, babası Tahir bin Hüseyin''in yazdığı mektuptur. Bu mektup meşhurdur. Uzun olduğu için buraya alamayacağım. Yeri geldikçe bahsedeceğim.
Hz. Ömer''in ve Tahir bin Hüseyin''in mektuplarını makam sahipleri çerçeveletip makam odalarına asmalı.