Rabbena hep bana!
Ekrem İmamoğlu mazbatasını aldı ve vakit geçirmeden Saraçhane'ye İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına giderek mührü devraldı. İnsanlar heyecanlı... Çağlayan'da adliye, gerek İBB binası önünde toplanan kalabalıklar bu heyecanı fazlasıyla gösterdi. Bunlar kararlı kalabalıklar.
Ekrem İmamoğlu, bir taktik uyguladı. Her ihtimali düşündüğü anlaşılıyor. Sokakları hiç boş bırakmadı. CHP'ye oy vermiş, vermemiş; az vermiş, çok vermiş, bütün semtleri dolaştı, herkesle samimi bir görüntü sergiledi. Ak Parti'nin adayı ise ortalıkta yoktu. Dokuz gün nerede olduğunu kimse bilmedi. Sorular artınca, ortaya çıktı. Boşluğu kapatmak istercesine üç saatlik bir basın toplantısı düzenledi. Yavaş, tane tane konuştuğunu dikkat alırsak, bu basın toplantısını bir buçuk saat olarak da düşünebiliriz. Yine de fazla... Sanki ortaya çıkmadığı günler kapatmak istiyordu. Ancak, esas olan halkın içine girmektir. Ak Parti ve Binali Yıldırım bunu yapmadı... Yapmadıkları gibi, Ekrem İmamoğlu'nun halkın içinde olmasına laf yetiştirdiler. Hatta maçlara gitmesine bile şaşırdılar; orada ne işin var demeye gelecek sözler ettiler. Haberlere göre, bir kulüp yöneticisini arayarak, "Ekrem İmamoğlu'nu stada almayacaksınız!" diye tehdit etmişler.
Bunların hepsi Ak Parti (=Saray) cenahının yılgınlığını, umutsuzluğunu gösterir. YSK marifetiyle Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını iptal ettirseler bile, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak/olamayacaktır. Yenilmişlerdir.
Yeni seçim, daha önce yazdım, isteyen parti için siyasî intihardır. Bu sözümde ısrarlıyım. Mazbatadan önce iptal mümkün olsaydı, seçime gidilseydi, "Belki..." denilebilirdi ama mazbata alındıktan, Saraçhane'den o binaya girildikten sonra, artık, mümkün değildir.
Ak Partililer, bavullarını yüklenip YSK'ya gitmeleri kimseye umut vermesin. Bu iş bitmiştir.
Ekrem İmamoğlu'nun verdiği bir söz var. Biz o sözünün takipçisi olacağımızı söyledik. Neydi o söz? "Adama, derneklere, kişilere, vakıflara ve cemaatlere hizmet işi bitti." demişti.
Şimdiye kadar belli gruplara, nasıl destek sağlanmıştır? Bunlar bir bir ortaya çıkarılmalıdır. Diğer taraftan, 1994'ten beri kimler kayırılmış, "Yürüyün arkanızda biz varız." denmiştir? Daha açığı kimler ne kadar ihale almıştır? Kimler nelerden faydalanmıştır? Hepsi tez elden tespit edilmeli ve "olağanüstülükler" halka açıklanmalıdır.
O zaman göreceğiz, Ak Parti yeniden seçime girebilecek mi, giremeyecek mi?
İstanbul yenilgisinin hususiyetle R. T. Erdoğan üzerinde büyük psikolojik tesiri olacaktır.
İstanbul yok... Ankara yok... İzmir yok... Antalya yok... Eğer Ak Parti bünyesinden bir yeni parti çıkarsa, karizma da biter. Çünkü, yeni parti, bu defa heyecanla değil; "akıl"la kurulacaktır; küskünlükle değil; "hesap"la kurlacaktır. Neyi nasıl kazanacaklarını bilenler harekete geçecektir.
Memleketin faydasınaysa hangi parti olursa olsun fark etmez; buna Ak Parti de dâhil.
Kabul etmeliler... Ak Parti deyince insanların aklına hep "Rabbena hep bana!" lafı geliyor.
Saray mukîmi "Halk neden böyle düşünüyor?" sorusunun cevabını aramalıdır.