Prof. Dr. Hacıeminoğlu’nu nasıl hatırlamalıyız?
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin bir millî damarı ve ilmî geleneği vardır. Merhum Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu (10 Kasım 1932-26 Haziran 1996), bu geleneğin içinde mümtaz bir yere sahiptir. Bu millî damar öyle bir zırh örmüştür ki; korkusuz, müdanasız, ilim adına gereği ne ise yapılabilmiştir.
Son Milletlerarası Türkoloji Kongresi (30 Eylül-4 Ekim 2013) bence bu korkusuzluğun eseridir. Şu zamanda “Türk”ü ağza almak cesaret işidir.
Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, korkusuzluğun timsalidir ve bu “timsal”in öğrencisi Prof. Dr. Mustafa Özkan Edebiyat Fakültesi’nin dekanıdır. Ak Parti yönetiminin hışmına uğrayabileceğini düşünmeden kongreyi organize etmiştir. Bir korkusuz isim de muhakkak İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet’tir. (Kongrenin düzenleme kurulu başkanı da Yunus Söylet Bey’dir.) Yoksa Prof. Dr. Mustafa Özkan, bağlı olduğu makamdan nasıl izin alabilecek ve nasıl bütçe ayırtabilecekti?
“Türkiz” dergisi, son sayısını (S. 19, Ocak-Şubat 2013) Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu’na ayırdı. Farklı bir sayı... Dergideki makalelerin hepsi, Heacıeminoğlu Hoca’mızın (İstanbul’da kısa süre benim de hocam oldu.) rahle-i tedrisinden geçen ilim adamları... Ondan aldıkları feyizle ilim basamaklarını atlamışlardır.
Ülkemizin seçkin ilim ve fikir adamı Hacıeminoğlu’nu yeni nesil ne kadar tanıyor, bilemiyorum. “Tanıtabildik mi?” diye önce kendimize sormamız lâzım. Onun hem ilim, hem fikir yolu çilelidir.
Türkçenin Karanlık Günleri’nin, Milliyetçi Eğitim Sistemi’nin, Türkiye’nin Çıkmazları’nın, Milliyetçilik-Ülkücülük-Aydınlar (son baskısı: Millet ve Aydınlar) yazarını bir köşe yazısı çerçevesinde anlatmak güç...
Türkiz’in Necmettin Hacıeminoğlu adına çıkan bu sayısının editörlüğünü de yapan Prof. Dr. Vahit Türk, şunları yazmıştır:
“Türk edebiyatından pek çok şairin hemen bütün şiirleri hafızasında olan Hacıeminoğlu, Nevaî’yi ve Fuzulî’yi hayranlık derecesinde sever, Safahat’ı baştan sona ezbere okurdu. Musiki ile ilgili olarak da hangi şarkının güftesi kime ait, bestekârı kim, makamı nedir bilen, türkülerin hangi yöreye ait olduğunu bilip bütün ruhuyla haz alarak dinleyen Hacıeminoğlu’nun çaya düşkünlüğü de bütün dostlarınca bilinirdi.” (Türk Yurdu, S. 274, Haziran 2010).
Hoca’nın 13 kitabı yayınlanmış, 25 farklı dergi ve gazetede 543 yazısı yer almıştır. Fikrinin çilesini çekti, demiştik. 10 yıl profesörlüğü engellenmiştir. Bununla yetinilmemiş, 12 Eylül darbesinden sonra, “Eşgüdüm Komutanları” başlıklı yazısı yüzünden hapse atılmış, üniversitedeki vazifesinden uzaklaştırılmış, iki yıl sonra Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın gayretiyle ancak Trakya Üniversitesi’nde mesleğini icrâ edebilmiştir.
Vahit Türk, İbnü’l-Emin Mahmut Kemal’in, “Son Asır Türk Şairleri” adlı eserinde Atsız’ın yaşadığı sıkıntılardan bahsederken verdiği “Bu durum, ezkıyanın ekserine nasib-i ezelîdir.” hükmünü aktardıktan sonra “Hacıeminoğlu da şüphesiz ki ezkıyadan idi. Allah vergisi müthiş zekâ, onu hiç rahat bırakmadı.” der.
(Türkiz’deki makaleler üzerinde ayrıca duracağım.)