Popülizm-istikrarsızlık
Türkiye'de, 20. yüzyılın başlarında ABD en ideal ülke olarak gösteriliyordu. 1904'de yazılmış bir değerlendirmeyi dün verdik.
ABD yeni bir dönemece giriyor. Aslında şu koronavirüs yüzünden bütün dünya yeni bir dönemece giriyor ama en fazla etkilenen ABD görülüyor. Bu da ABD Başkanı Trump'ın farklı, çatışmacı bir kişilik olmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Doç. Dr. Ömer Kurtbağ'ın "ABD'de Yükselen Popülist Dalga ve Trumpizm: Neoliberal Küreselleşme, Ekonomik Kriz, Siyasetin İşlevsizleşmesi ve Elitizme Karşı Bir Geri Tepki mi?" makalesi bugünkü gelişmelere ışık tutacaktır. (Gazi Akademik Bakış, C. 13, S. 26, Yaz 2020).
ABD'li beyazlar, 1861-1865'te, Afrikalı siyahîlerin köleliği devam etsin mi, etmesin mi savaşına tutuşmuşlar, köleliğin devamını isteyen Güneyliler, kölelik kalksın ama siyahîler az ücretle çalışsın diyen Kuzeylilere yenilmişti.
Güney neden köleliğin devamını istiyordu? Daha gelişmiş bölgeydi ve işgücüne ihtiyacı çok fazlaydı. Köleler karın tokluğuna çalıştırılıyordu. Köleliği kaldıran Kuzeyli Başkan Abraham Lincoln 1865'te öldürüldü. Amerika, iktisaden yavaşlasın, yine bir iç savaş çıkmayacağını, 50 devlet birden kurumayacağını kimse söyleyemez.
Bir zamanlar İslâm ülkesi olan Endülüs'te zamanında birbirini kollayan halifelikleri ve akıbetlerini yorumlayan İbn Haldun, devletlerin ihtiyarlamasından ve sonra çökmesinden bahseder.
Güney ve Kuzey'in düşmanlık odağı Siyahîler. İç savaşın hemen ardından 1865'in sonunda "Ku Klux Klan" (KKK), örgütü kuruldu. İşlediği cinayetler sayısız. Ve hâlâ etkili.
Doç. Dr. Ömer Kurtbağ makalesinde uzun uzun popülizm üzerinde durur ve şöyle bir tarif getirir:
"Popülizm, kendi başına toplumsal sorunlara kapsamlı ve hakiki çözümler üretme iddiasıyla ortaya çıksa bile, hemen hemen hiçbir konuda tutarlı bir duruş ya da tavır sergileyemediğinden çoğu zaman bunu başaramaz. Bir görünüp bir kaybolan karakteriyle istikrar ve süreklilik göstermekte zorlanır. Bu durumda da, milliyetçilik, sosyalizm, yerlicilik (nativism) ve neoliberalizm gibi diğer ideolojilerle zorunlu bir yakınlık içine girer, hatta onlarla iç içe bile geçebilir." (s. 141)
Türkiye'de bu örnekleri çok açık görüyoruz. Ayrı dünyalar şu an için müttefik.
Popülizmin diğer bir adı istikrarsızlıktır desem herhâlde itiraz eden çıkmaz. Makaleden aldığım şu satırlar size ABD'nin içinde bulunduğu vaziyet hakkında bir fikir verecektir:
"Fukuyama, ABD siyasetindeki mevcut tabloyu 'vetokrasi' denen bir durumla sonuçlanan 'siyasal çürüme'ye (political decay) bağlar. Lessig de, vetokrasinin sonucunun giderek yozlaşan bir plütokrasi olduğunu savunur. Buna göre, kontrol-denge (checks and balances) sisteminin bugünkü işleyişi, partizanlaşmayla ve paralı özel çıkar çevrelerinin siyasetteki etkisinin artmasıyla birleştiğinde, siyasal sistemin kamunun ortak iyiliği için çalışmak yerine iş yapamaz hâle getirilerek kilitlenmesine yol açmaktadır. Benzer şekilde, [Daron] Acemoğlu da, belli özel çıkarların genel kamusal çıkarın önüne geçmesine mani olamayan, refahı herkese yaymada başarısız ve kapsayıcı vasfını da kaybetmiş olan günümüzdeki Amerikan siyasal sisteminin ciddi şekilde bozulduğu görüşündedir."(s. 150-151)
Yukarıdaki satırlara bakarak, kimilerimiz kendimizi görebilir. Aman tahtaya vurun!