PKK da artık kendi barosunu kurar
Yeni Rejim, ben yaptım oldu ile düzeni öyle bir değiştiriyor ki, bu değiştirme bütünleşmeyi, birbiri anlamayı mı getiriyor, yoksa ayrışmayı mı?
Barolar Kanunu TBMM'de, avukatlar eylemde.
Hemen her kanalda, baro kanunları tartışılıyor ve işin tuhafı, aynı isimler ekranları dolaşıyor. Farklı söylenen bir şey yok. Önceki akşam bir kanalda baroların geçmiş "günahları" ortaya döküldü, Yassıada duruşmalarında, baroların "adalet"in yanında yer almadığı üzerine duruldu. Eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman'ın adı verildi.
Yassıada'da muhakeme edilenler, İmralı'da asıldılar. İmralı'da el üstünde tutulan bir mahkûm var: Abdullah Öcalan.
Türkiye PKK ile mücadele ederken barolar nasıl bir rol oynadı dersiniz?
İmralı'da A. Öcalan'ın ve şehit yakınlarının avukatları belli sayıda duruşmalara katıldı. Duruşmalara katılan avukatların ikisi baro başkanıydı. Kastamonu Barosu Başkanı Mehdi Keskin ile İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman.
Mehdi Keskin, şehit yakınlarının avukatıydı. Canla başla ülkemizi savundu.
Yücel Sayman, şehit yakınları için değil; duruşmaların âdil geçip geçmediğini kontrol için gelmişti!
İmralı'daki Konuk kitabımızdan aktarıyorum. Sıcağı sıcağına yazılmış notlardır:
"Şehit yakınları öyle bir hâlet-i ruhiye içindeydiler ki: 'Öcalan bir vatan hainidir, çocuklarımızın katilidir... Böyle bir insan savunulamaz. Onu savunan, ona en ufak destek veren veya tarafsız kalan aynı saftadır.' demeye getiriyorlardı.
Bu sebeple Öcalan'a kızdıkları kadar avukatlarına da kızdılar. Sık sık lâf attılar.
İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman ilk iki duruşmaya dinleyici olarak katılmıştı. Şehit yakınlarının sonradan dediklerine göre Yücel Sayman sanık avukatlarına kâğıt vermiş... Bu da şehit yakınlarının ve gazilerin ağırına gitmiş... Arada, Baro Başkanının etrafını çevirdiler ve bayağı sıkıştırdılar.
Bir ara arkamızdaki masaya oturan Yücel Sayman, bizim masamızdaki Şehit Aileleri Derneği başkanlarından Ahmet Kantemir'e: 'Seninle biraz konuşalım.' dedi. Ahmet Kantemir: 'Seninle konuşacak bir şeyim yok!' diye sinirli cevap verdi.
İstanbul Barosu Başkanı değerli hukukçu müdahil avukat olsaydı, çok anlamlı olacaktı! Neden müdahil olmak istemediğini sormak da orada benim aklıma gelmedi!
Acaba Yücel Sayman'ın müdahil olmamasının ideolojik bir tercihi olabilir mi?"
Kitabımızda Yücel Sayman'ın geçmişte Marxist hareketler içinde yar aldığına dair arkadaşlarının mahkemede verdiği ifadeleri aktardım. Sonra şu notu ekledim:
"Barolar Sivas, Manisa, Göktepe davalarına gösterdikleri alâkayı Öcalan davasında, şehit yakınlarından esirgediler. Bir müdahil avukat arkadaşım bizzat uğraştığı hâlde, Ankara Barosundan bir netice alamamış... Belki bazı şehit yakını avukatları İstanbul Barosuna da, Türkiye Barolar Birliğine de gitmiş netice alamamışlardır.
Hâlbuki, aynı baro, 27 Mayıs İhtilâlinden sonra, sâbıkların yani ihtilâlle devrilen Demokrat Partililerin Yassıada'da görülen davalarında savunma yapmamak için, tarihin yüz karası bir prensip kararı almışlar; ancak, vicdan, akıl ve cesaret sahibi bazı avukatlar bu karara uymamışlardır. (İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman hakkını teslim edelim: Baronun o zaman aldığı bu kararın yanlış olduğunu kendisiyle yapılan mülâkatlarda belirtmiştir.)"
Bazı baro idaresinin sicili bozuk. Kabul. İdeolojik ayrıştırmaya gidileceğine herkesi tatmin edecek bir düzenleme yapılamaz mıydı?