Patronlar ve çalışanlar için kırmızı alarm
Keşke talimatla faiz indiğinde yatırımlar artsaydı. Böylece işsizlik azalır, gelirler artardı. Ya da hesaplama yöntemindeki 'alicengiz oyunları' ile enflasyonu düşük tutabilseydik. Böylece daha çok mal ve hizmeti ucuza alırdık. Refah seviyemiz artar, Lira değer kazanır, faizler düşerdi. Yatırımcılar dolar yerine Lira'da kalmayı seçerlerdi…
Ancak bütün bunlar hayallerde kaldı. Gerçekler ise çok farklı. Bildiğiniz konuları tekrarlamayacağım. Çarşıda pazarda el yakan ürünleri, evde işsiz oturanları, sürekli artan döviz kurlarını yaşayarak görüyoruz. Ancak firma sahiplerini ve çalışanları ilgilendiren sıkıntılı yeni gelişmeler var.
Haftanın ilk günü TUİK enflasyon rakamlarını açıkladı. Bu raporda önemli bir kısım da üreticileri ilgilendiriyor. Rapora göre, 'Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %14,33, aylık %2,65 arttı'
Peki, 'Yurt içi üretici fiyat endeksi' nedir? Üretici fiyatları aşamasında derlenen fiyatlarla hesaplanan endekse üretici fiyatları endeksi (ÜFE) diyoruz. Yani mallar firmadan çıkmadan ne kadar pahalı hale gelmiş sorusunun cevabını alıyoruz. Buna göre ÜFE artıyorsa eninde sonunda bu artış dönüp tüketiciye yansıyacaktır.
Aşağıdaki grafikte Türkiye'de ÜFE'nin son durumunu görebiliriz.
Görüldüğü gibi ÜFE'de sert bir artış var. Artan dolar/TL kuru nedeni ile firma maliyetleri yükselmiş durumda. Ancak bu maliyet artışları henüz tüketicilere yansıtılmadı. Bunu nereden anlıyoruz? Aşağıdaki TÜFE grafiğine baktığımızda gördüğümüz yatay seyir, henüz firmaların yaşadığı maliyet değişimlerini tüketicilere aktarmadığını ispatlıyor.
Bütün bu verilerden çıkan sonuç nedir? Firmalarımız uzun süre yarı mamul ve ham maddeyi, yani girdileri 6,85 kur seviyesinden ithal ederek stokladı. Şimdi bu stoklar bittikçe 7,60 kur seviyesinin üzerinde, oldukça can acıtacak rakamlardan girdi tedariki başlayacak. Kurların gerileme ihtimali de zayıf olduğuna göre, bu durum önceki yazılarımızda da belirttiğimiz maliyet artışları ile enflasyon dalgasını tetikleyecek. Yukarıdaki ÜFE grafiğinde gördüğümüz artış bahsettiğimiz maliyet baskısını gösteriyor.
Fiyatların yukarı doğru tırmanması ise firma sahipleri ve çalışanlar için adeta kırmızı alarmdır. Zira toplumdaki alım gücü son kredi furyası ile tüketilmiştir. Bunun üstüne bir de fiyatların artması mal ve hizmetlere olan talebi sınırlayacaktır. Bu ise Türk ekonomisi için yeni bir durgunluk dalgası demektir. Durgunluk, firmaları ya küçülmeye ya da kapanmaya iten zehirli bir durumdur. Çalışanlar da bu bedeli işlerini kaybederek öderler.
Üretim biçimini değiştirmeyen yani dışa bağlı üretimi ısrarla sürdüren bir ekonomik anlayış varken, kurdaki her artış önce kırmızı alarm verecek, sonra firmalar ve sahiplerini, daha sonra da çalışanlarını vuracaktır.