Paralel gelişmeler ne olacak?
Bir taraftan terörle mücadele öte yandan paralel olarak anayasa ve başkanlık sistemi çalışmaları sürüyor. İşin içinde bir paralel olunca hükümetin ve sarayın davranışlarından ister istemez işkilleniyoruz.
Gene mi katakulliye getiriliyoruz diye?
Öyle ya…
Bir keresinde 17-24 Aralıkla sonuçlanan bir süreç yaşadık ve anladık ki, meğer işin içinde başka işler varmış. Ortaklar birlikte iş tutmuşlar, kendilerine yeni rejim yaratmak için operasyonlara girişmişler. Devletin temel kurumlarından rejim için en önemli saydıkları orduya kumpas kurmuşlar.
Adalet sistemini ele geçirmişler.
Polis içinde yuvalanmışlar.
Hesap içinde hesap.
Derken, kavgaya tutuştular ve pek çok şeyi öğrendik.. Henüz öğrenemediklerimiz de var.
Ortaklık nasıl başladı?
Amaç neydi?
Kim kimi ne kadar idare ediyordu?
Daha başka neler dönüyordu?
Mesela açıklanmayan yolsuzluk kasetleri var mı? Varsa kim nerede saklıyor? Bir de meselenin siyasi boyutu var..
Örneğin Amerika'ya kim ne kadar hangi konuda taviz verdi ya da vermedi?
Bilmiyoruz..
Kıbrıs konusu mesela…
"Yes be anam" derken paralel yapı meselenin neresindeydi; hükümet neresindeydi?
Kim kimi kolluyordu?
Burada gizli görüşmeler yapıldıysa neler yaşandı?
Gene bilmiyoruz…
Bu sefer, terörle Cizre'de, Silopi'de, Diyarbakır'ın Sur ilçesinde ağır çatışmalar sürerken eş zamanlı olarak anayasa çalışmalarına hız verildi..
Artı bir de başkanlık sistemi dillendirilmeye başlandı..
Mevcut parlamenter sistemle terörü yenen Türkiye, bu durumu kendisi için neden yeterli görmüyor da başkanlık istiyor gel de izah et…
Eden yok tabi..
E, AKP hükümetlerinin siciline bakarsanız çelişkilerle dolu..
Erdoğan hükümetleri de Davutoğlu hükümetleri de bir gün söylediğini ertesi gün reddetmekle ünlü..
Bu durumda hükümet tutarlık göstermiyor demektir. Dolayısı ile de kendisine güven duyacağımız şekilde davranmıyor.
İşte size terör…
Daha düne kadar asker polis kötüydü; bugün iyi.
Daha düne kadar PYD Kobani kahramanıydı, bugün düşman.
Daha düne kadar AB'ye giriyorduk 1982 Anayasasını değiştirip düzeltmiştik, şimdi "darbe anayasası."
"Darbe anayasası" dedikleri anayasa ile pek çok seçim kazandılar.
"Darbe anayasası" dedikleriyle, pek çok hükümet kurup ülkeyi yönettiler.
"Darbe anayasası" dedikleriyle, referandum yapıp HSYK'yı ele geçirdiler.
"Darbe anayasası" dedikleriyle, 11. Ve 12. Cumhurbaşkanını seçtiler.
Ve son olarak, "Darbe anayasası" dedikleriyle, hali hazırda ülkeyi yönetiyorlar…
İlginç değil mi?
Bütün bunları yaşanırken anayasadan şikâyet yok. Kendilerine engel gördükleri anda anayasa kötü..
Diyorlar ki, "biz Parlamento'dan yasalarla anayasa değişikliği geçirip yeni anayasa yapsak bile yine halkoyuna gideceğiz."
"Darbe anayasasının" gerisinde "evet" oyu alırsanız ne olacak?
Bence tartışma sürecek..
Hem de yıllarca..
Çünkü adı üstünde mevcut olanı, 1982 Anayasası yani "darbe anayasası." Siz ise güya "demokratik, özgürlükçü anayasa" yapıyorsunuz..
AKP, CHP ve HDP ile yeni anayasanızı yaptınız diyelim.. Meclisten de geçirdiniz ve halkoyuna sunduğunuzu kabul edelim… Geldik referanduma. Yapıldı ve referandum sonunda yüzde 75 oy aldınız..
"Darbe anayasası" dediğiniz anayasanın arkasında duran halk iradesinin gerisinde kaldınız…
İşte bütün mesele bu..
Düşünsenize "Demokrasi anayasası" geride, "darbe anayasası" ilerde…
Sorun çözülmedi.
Başkanlık bu anayasa ile gelse bile yine sorun çözülmedi..
Haberiniz olsun..
Not. Cumartesi günkü yazımda "siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz hadisini ayet olarak yazmışım. Düzeltir, özür dilerim."