“Paradigmayı izah etsinler!”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açıklamasında, “Sabri Uzun isimli şahıs hakkında Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakaret içerikli, X hesabından yaptığı paylaşım nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığımızca re’sen başlatılan soruşturma kapsamında adı geçen şahıs, Ankara ilinde yakalanarak gözaltına alınmıştır” ifadesi kullanıldı.
Herkesin bildiği gibi “Sabri Uzun isimli şahıs” Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Daire Başkanlığı yapmıştır, yani devletin sırlarına vakıf bir kişidir.
Cumhurbaşkanlarının yargılanması ise Anayasa maddesi ile belirlenmiştir. Cumhurbaşkanına hakaret de Türk Ceza Yasası’nda düzenlenmiştir. Yalnız, maddede, “Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” denilmiştir.
Kanun, soruşturmayı değil kovuşturmayı yani hâkim önünde yargılama aşamasını Adalet Bakanı’nın iznine bağlamıştır... İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da zaten re’sen yani kendiliğinden soruşturma başlattığını açıklamıştır.
Yalnız, açıklamada “Cumhurbaşkanımız” ifadesinin kullanılması, Anayasa’daki “kanun önünde eşitlik” ilkesini zedelemez mi?
Her ne kadar özel maddelerle korunsa da Cumhurbaşkanı’na da kanun önünde imtiyaz tanınamaz... Ayrıca Erdoğan “Cumhurbaşkanımız” ise “Sabri Uzun isimli şahıs” da “eski istihbarat başkanımız” değil mi?
***
Konuya geçelim...
Sabri Uzun hakkında, isim vermeden, “babanın İsrail’e akaryakıt ve çelik gönderdiğini oğlunun ise İsrail’i protesto ederek alkışlandığını” yazdığından dolayı “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten soruşturma başlatıldı.
Sabri Uzun belki biraz daha çile çekecek ama bu soruşturma, gerçeklerin daha net bir şekilde ortaya çıkarılmasına yarayacaktır.
Gerçi İsrail’e günde 700 bin varil petrol gönderildiğini, varil başına 1.27 Dolar komisyon alındığını, Türkiye’nin AKP daha yokken yapılan anlaşmaya göre sonradan yapılan Bakü-Ceyhan boru hattını işletmekle mükellef olduğunu, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin açıklamıştır.
Yani İsrail’e giden petrol, özünde Azerbaycan petrolüdür ama Özlem Zengin’in de belirttiği gibi farklı şirketler üzerinden Türkiye’ye getirilmektedir.
Türkiye, boru hattının geçtiği, tankerlere yüklemenin yapıldığı ülkedir. Bu durumda, Sabri Uzun’un sözlerinde Cumhurbaşkanı’na hakaret olarak kabul edilebilecek ne vardır?
Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığı, ona “eleştirilmezlik” tanımıyor ki...
Cumhurbaşkanı’na yönelik her eleştiriden dolayı insanlar yakalanarak gözaltına mı alınacak? Öyleyse, nüfusun en az yarısını gözaltına almak gerekir ki bu mümkün değildir.
Bu tür soruşturmalar, ifade özgürlüğünü kısıtlamak ve “eleştiri yapılmasın” demektir.
***
Daha da vahimi terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, “Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.” demiştir.
Öcalan, Bahçeli ve Erdoğan’ın yeni bir paradigmayla hareket ettiğini söylüyor, kendisinin de bu paradigmaya katkı sunacağını belirtiyor...
Bunu üç ay önce bir gazeteci iddia etse Cumhurbaşkanı’na hakaretten tutuklanırdı ama şimdi yandaşlar tarafından yeni paradigma güzellemeleri yapılıyor!
***
Peki yeni paradigma nedir? İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da bunu soruyor ve diyor ki "Burada bir paradigmadan bahsediliyor. Bir şeyi değiştirebilmek için ortaya koyulan bir stratejiden bahsediliyor. Ve bu değişikliğe vesile olanın da İmralı'daki şahıs tarafından, devletten kaynaklandığı ifade ediliyor. Paradigma olarak bir değişiklik varsa buna Abdullah Öcalan'a kuryelik yapanlar tarafından değil, buna yol veren ve müsaade eden tarafından bize anlatılması lazım...
Kuruluş aşamasında beynelmilel örgütlerle, kurulduktan ve iktidar olduktan sonra FETÖ’yle, daha sonraki dönemlerde Suriye'de yaşadığımız ve gördüğümüz gibi HTŞ gibi örgütlerle ilişki kurmayı mahsurlu görmeyen biriyle, bu işin doğrusu şudur diye konuşmam. Dolayısıyla aklından geçenin bize bildirilmesi lazım... Bu zamana kadar kurmuş olduğu ittifakların sonuçlarına bakarak bu işten hayırlı bir sonuç çıkacağı kanaatini taşımıyorum.
Paradigmayı izah etsinler. İmralı’ya gidildi, Öcalan affedildi, TBMM’ye de geliyorsa; Meclis’teki TBMM ibaresini kaldırsınlar. Türkiye, teröristten medet umacak kadar alçalmış bir devlet idaresine mahkûm değildir. Böyle bir şey olamaz. Öcalan, paradigmaları analiz edebilecek bilgi, birikim ve teması neye göre sağlıyor? Bu devleti yönettiğini zannedenler, bu millete hangi oyunu oynuyor? Çıkıp bunu anlatsınlar. Türkiye bu duruma getirilecek bir ülke değil. Türkiye, Günay Afrika mı? Yüzyıllık Cumhuriyet bu!”
***
Ben de 1 Ocak'ta “Öcalan’ın katıldığı Cumhur İttifakı’nın paradigması nedir?” diye sormuştum. Yeni paradigma, “hayırlı bir başlangıç” olsaydı, şimdiye kadar göklere çıkarılmıştı...