Öcalan’ın katıldığı Cumhur İttifakı’nın paradigması nedir?
Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, İmralı’dan “Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.” deyince, “Cumhur İtifakı’nın yeni paradigması nedir?” sorusu gündeme geldi?
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, “PKK literatüründe paradigma, devlet, rejim ve sistem yerine değişik bağlamlarda kullanılır. Öcalan, Erdoğan ve Bahçeli’nin yeni paradigmasından bahsederken yeni anayasayla kurulmak istenen yeni devletten ve sistemden bahsetmektedir. Cumhur-Öcalan ittifakı hayırlı olsun” dedi.
Prof. Dr. Emre Kongar ise Cumhuriyet’teki yazısında “Bahçeli ve Erdoğan’ın Yeni Paradigması: PKK, PYD ve YPG’nin silahsızlandırılmasına yönelik olarak... ‘Şahsım Devleti’nin kurumlaştırılması’... Ve ‘Erdoğan’ın hayat boyu Cumhurbaşkanlığı’nın sağlanması’... için ‘Yeni Anayasa’ çalışmaları mıdır?” diye sordu.
***
Bu görüşlere katılıyorum ama endi görüşümü belirtmeden önce Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin yeni yıl mesajlarında konuyla ilgili sözlerini de hatırlatayım...
Erdoğan, Türkiye içinde en önemli gündemlerinin iç cephenin tahkimatı olacağına işaret ederek "Türkiye Yüzyılı"nı "kardeşliğin yüzyılı" yapmakta kararlı olduklarını bildirdi.
Erdoğan, "Önümüzdeki dönemde 'terörsüz Türkiye' ve 'terörsüz bölge' vizyonumuzu gerçeğe dönüştürmek için kararlı adımlar atacağız. Ülkemizin önünde yeni bir yol açacak bu sürecin suhuletle, karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde yürümesi için her türlü gayreti gösteriyoruz ama gerektiğinde devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan da çekinmeyeceğiz. Bu çerçevede 2025 yılında milletimize inşallah yeni müjdeler vermeyi ümit ve arzu ediyoruz." dedi.
Devlet Bahçeli ise yeni yıl mesajında şöyle dedi:
“Büyük çapta Türk-Kürt kardeşliğiyle inşa ve ihya edilen Türk milleti kimliği yeni yüzyılın demokratik itibarı, haysiyet ve hürriyet timsali olmayı hak etmektedir.
Manasız kuşkulara, maksatlı kurcalamalara ve mesnetsiz kuruntulara yer yoktur.
Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur.
Olan ve olması gereken milli beka ve gelecek adına muhataplarının aktif, önşartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbi şekilde devreye girmesidir.
Oyalanacak ve israf edilecek vakit kalmamıştır.
Türkiye için kader ve karar anı gelmiştir.
Ya bir ve beraber kardeşçe yaşayacağız ya da dış dayatmalarla, bölgesel fay hatlarının kırılmasıyla tetiklenen şiddetli bir yıkıma maruz kalacağız.
Sabırla, sebatla, anlayışla, hoşgörüyle, milli ilke ve ülkülere sadakatle birlik ve kardeşliğimizi perçinlemenin, pekiştirmenin ve pekleştirmenin tarihi mesuliyeti omuzlarımızdadır.
Türk vatanı; üzerinde yaşayan, altında yatan, henüz doğmamış bulunan herkesindir.
İmralı ile DEM Parti temsilcileri arasında 28 Aralık 2024 tarihinde gerçekleştirilen görüşme ve bu görüşmenin genel hatlarıyla medyaya yansıyan bazı bölümleri demokrasiyi, Türk-Kürt kardeşliğine bağlanan umutları nispeten takviye etmekle kalmamış hayırlı bir başlangıcın ivmesi olmuştur.”
***
Bahçeli, “Manasız kuşkulara, maksatlı kurcalamalara ve mesnetsiz kuruntulara yer yoktur.” diyor ama AKP’yi ve Erdoğan’ı iktidar yapan 3 Kasım 2002 seçimlerini öneren, daha sonra da Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan, 2016’daki FETÖ darbe girişimi bahanesiyle, ülkenin yönetim sistemini değiştiren süreçlerde hep Bahçeli vardır. Son olarak “Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun” önerisinde bulunan da kendisidir.
Bütün bu süreçlerin Türk Milleti’ne yaradığını söylemek mümkün değildir. Bu itibarla, “yeni paradigma”nın ne getireceği de meydandadır.
Bilindiği gibi Fikret Başkaya, “Paradigmanın İflası” adlı kitabında, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin her alanda iflas ettiğini savunur. Abdullah Öcalan da bu kabulden hareket ermiştir. PKK’nın ideolojisi, Cumhuriyet paradigmasının iflas ettiği tezi üzerine kuruludur.
Öcalan’ın şimdi şimdi “yeni paradigma”dan bahsetmesi, mevcut rejmin yerine yenisinin kurulacağına dair ümitlerinin sonucudur. Bu ümidi ona veren de Bahçeli ve Erdoğan’dır.
Öcalan’ın, Bahçeli’yi Erdoğan’dan önce zikretmesinin elbette bir anlamı vardır. Öcalan, yeni paradigmanın inşasında Bahçeli’nin rolünü Erdoğan’ın rolünden daha önde gördüğünü belli etmekte; anlayanlara yani gerçek duruma vakıf olduğunu bildirmektedir...
Diğer taraftan Türkiye’ye biçilen yeni paradigma, her ne kadar CIA’nın önemli isimlerinden Graham Fuller’in “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” kitabında “Ilımlı İslam devleti” olarak belirtilmişse de ise de İngiltere’nin, Türkiye’nin ekonomik sorunlarını kullanarak başka bir formül dayattığı anlaşılmaktadır.
Bu sebeple, kuşkulanmamak, kurcalamamak mümkün değildir.