Özel üniversiteden bir feryat
Vakıf üniversiteleri diploma tevzi merkezleri mi, yoksa ilim merkezleri mi? Özel üniversiteler bir başka kanayan yara... Birkaç gün vakıf üniversiteleri meselesini ele alacağız. Bugün “içeriden” bir mektup vereceğim:
“Son birkaç yazınızda akademisyenlerin yaşadığı sorunlara yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Umarım bu sorunları dikkate alırlar ve ona göre düzenlemeler yaparlar.
Arslan Bey; ben beş yıldır İstanbul’da bir vakıf üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. olarak çalışıyorum. Yüksek lisans ve doktoramı İstanbul Üniversitesi’nde yaptım. Gerçekten zorlu bir süreçten geçtim. Daha sonra bir vakıf üniversitesinde iş buldum. Ancak çalışma şartlarımız o kadar ağır ve o kadar kötü ki, böyle yazdığım için yanlış anlamayın ama fabrika işçisinden daha kötü durumdayız. İlk işe başladığım yıl haftada 27 saat daha sonra da 24 saat ders yazdılar. Oysa YÖK Kanunu’na göre 12 saatten fazla yazmamaları gerekiyor. Eğer yazarlarsa ek ders ücreti vermeleri gerekiyor. Hiçbir ek ders ücreti vermediler. Gece saat 22.20’ye kadar okulda kalıp haftada en az üç gün ders anlatıyorum ancak bu gece kalmalarım içinde bir ücret vermediler. Hafta sonuna yüksek lisans dersi koydular. Cumartesi günümü ayırıp gidip anlattım bir kuruş vermedikleri gibi cumartesi gününün yerine bir gün izin istedim; üç saat ders anlatıyorsun sadece üç saat veririz, dediler. Akademik çalışmalarımı yapmam için kütüphaneye gitmem gerekiyor, izin vermiyorlar. Maaşımdan kesiyorlar. Çalıştığım iş yerinde bir dakikanın dahi hesabı yapılıyor. Oysa ben gece 22.20’ye kadar haftada en az iki üç gece kalıp ders anlatıyorum. Yaz okulunda her sene en az 18 saat ders anlattım, bir kuruş almadım...
Aldığım maaş devlet üniversitesinde çalışan Yrd. Doç. Dr.’lardan sadece 400 lira fazla. Yemek yok, servis yok. Böyle olunca devlette çalışan arkadaşlarım haftada 12 saat çalışıyorlar ve çok rahatlar. Üstelik onlara akademik çalışma yapmaları için bir boş gün veriliyor, dersleri kaçta başlarsa o saatte üniversiteye geliyorlar, dersleri bitince gidiyorlar. Ayrıca, vize ve final sınavlarında 35-40 saat arası Yrd. Doç. olmamıza rağmen gözetmenlik yapıyoruz. Bu da çok yorucu bir süreç. Çünkü vakıf üniversitesi olmamız nedeniyle araştırma görevlisi almıyorlar. Araştırma görevlilerinin yaptıkları gözetmenlik, ders kayıtları, bölüm işleri vb.. işleri de biz yapıyoruz.
Ayrıca vakıf üniversitesi olduğu için düşük puanla giren öğrenci sayısı çok fazla. Bu öğrencilerle uğraşmak, kafa yorarak devlet üniversitelerine giren öğrencilere göre çok daha zor... Bunun dışında haftada 24 saat ders anlattırdıkları için uzmanlık alanımızın dışında dersler de anlatıyoruz. Onlar için de oturup çalışıyoruz; çünkü, tam olarak bilmiyoruz. Bütün bunları yapalım derken kendimiz doçentlik sınavlarına çalışamıyoruz. Yeterli yayın yapamıyoruz. En küçük bir olayda sözleşmemizi feshediyorlar. Vakıf üniversitelerinde çalışan emekli Proflar çok rahat. 6-7 milyar maaş alıp 12 saat ders anlatıyorlar, hiçbir şeye seslerini çıkarmıyorlar. Seslerini çıkarırlarsa işlerinden olurlar. YÖK ise hiçbir denetim yapmıyor. Arslan Bey, vakıf üniversitelerinin bu sorunlarına yazılarınızda yer verirseniz çok sevinirim.”
İşinden olmasın diye isim veremiyoruz. (Devam edeceğiz.)