Osmanlı’da cinlere fetva veren bir şeyhülislam
İbn Kemal muhtelif kaynaklarda şeyhülislâm, müfti'l-enâm yani bütün insanların müftüsü, müfti'-sakaleyn yani insanların ve cinlerin müftüsü, lakaplarıyla da anılır.
Asıl adı Şemsü'd-Din Ahmed b. Süleyman'dır. İkinci Bayezid döneminde kendini tanıtmaya başlamış, Yavuz Sultan Selim ve nihayet Kanuni Sultan Süleyman devrinde şöhretinin zirvesine yükselmiş seçkin bir devlet ve ilim adamıdır.
Nerede dünyaya geldiği konusunda Tokat ve Edime arasında ihtilaf vardır.
Îbn-i Kemal'in babası Süleyman Bey, Fatih devri kumandanlarından biridir. İstanbul'un fethine. Ağa Hızır Paşa maiyetinde, Amasya sancağı askerleri ile birlikte iştirak etmiştir.
Bu unvanın kendisine insanların yanı sıra, cinlere de fetva verdiğinden dolayı verildiği rivayet edilir.
Sekaleyn sadece bir ayette i‘rab konumuna göre sekalân şeklinde geçmekte ve yaygın yoruma göre, “Sizi de sorguya çekeceğiz, ey insanlar ve cinler!” (Rahmân Suresi 55/31) anlamıyla insan ve cin türlerine hitap etmektedir.
Hz. Peygamber için Resûlü’s-sekaleyn yani insanların ve cinlerin peygamberi ifadesinin kullanıldığı görülmektedir.
İbn-i Kemal kazandığı şöhret ve eserleri ile 16. asrın ilk yarısındaki Osmanlı kültürünün en büyük mümessili olarak görülmektedir. Türkçe, Arapça ve Farsça, çok sayıda ve çok çeşitli konularda eserleri bulunmaktadır.
Zamanının birçok âlimleri de bazı meselelerde Kemal Paşa-zâde’ye başvurdukları, hatta birçoklarının eserlerini, tashih maksadı ile ona gönderdikleri bilinmektedir.
Bazı kaynaklarca o zamana kadar yaşamış olan en büyük Osmanlı âlim ve filozofu olarak adlandırılan İbn-i Kemal, cifır ilmini kullanmış ve bu ilimden istifade ile ileriye yönelik bazı haberler vermiştir.
İbn-i Kemal, öncelikle Kur’an’ın gelecekle ilgili Rumların yenilgilerinden sonra, birkaç yıl içindeki galibiyetlerini haber veren ayeti delil göstererek gaybdan haber vermenin manen mucize olduğunu söyler.
Ona göre, gaybdan haber vermenin mucize olabilmesi için olayın vukuundan önce haber verilmesi ile gerekir. Çünkü daha önce olan bir olayı haber vermek, cinler vasıtası ile de olabilmektedir. Geçmişle ilgili verilen bir haber, icaza uygun düşmez.
İbn-i Kemal, Fahreddîn Râzî mektebine bağlıdır.
İbn-i Kemal, İlmî yeterliliği ve dirayeti sebebiyle, döneminde yaşadığı üç Padişahın da sevgisini kazanmıştı.
Özellikle Yavuz Selim ve Kanuni Sultan Süleyman'a çok yakın olmuş, onlarla sık sık görüşmüş, düşüncelerini onlara iletmiştir.
Rivayet edildiğine göre Yavuz Sultan Selim Mısır seferinde. Memluk Sultanı Kansu Gavri'nin ordusu ile karşılaştığında, Mısır ordusunun silah ve takımlarının altın ve gümüşe gark olduğunu görür. Buna karşılık Osmanlı askeri sadece demir ve çelik eşya ve silahlara sahiptir. Bu hususta ne düşündüğünü, yanında bulunan kazasker İbn-i Kemal'e sorar.
Yavuz Sultan Selim bu türlü süslü ve ziyneti, gösterişli şekle karşı idi. Sade ve maksada uygun giyim ve kuşamı, elbise ve teçhizatı tercih ederdi.
Bunlardan biri de Yavuz'un Mısır'ı fethi ile alakalıdır. Kur’an ayetlerinden Yavuz'un Mısır'ı fethedeceğine dair işaretleri ihtiva eden ve dedikleri aynen vaki olan bir risâledir. İbn-i Kemal, Enbiya Suresi'nin 105. ayetini, cifır ilmi kaideleri çerçevesinde tahlil ederek, Yavuz'un Mısır'ı fethedeceğini, bunun kolay olacağını ve günü ile yerini ayrı ayrı iddia etmiştir.
Mısır'ın tapu tahririnde, vali olarak atanan Hayır Bey ile birlikte görevlendirilen İbn-i Kemal, bu tahrir sonucunda Yavuz Selim'e "Mısır'da gökte uçan yerde gezen ve denizde yüzenlerin hep vakfullah olduğu ve Padişah'a bu vilayetten zerre kadar fayda olmadığını" beyan eder. Yavuz da buna karşılık "Zararı yok, bize hâdimu'l Haremeyn olmak şerefi kifayet eder" dediğini Evliya Çelebi rivayet etmektedir.
İbn-i Kemal, şahsiyet olarak lâtifeyi seven bir şahıs idi. Şu hadise, onun bu yönünü ortaya koyması açısından önemlidir: Kazasker İbn Kemal’in, Padişah Yavuz'a olan yakınlığını iyi bilen askerler, uzayan Mısır seferinden Anadolu'ya biran önce gitme isteklerini dile getirirler;
Onların bu isteklerini kabul eden İbn-i Kemal, bir gün Padişah ile beraber iken, Padişah'm ildeki durumu sormasını fırsat bilerek kendi yazdığı bir dörtlük ile askerin talebini padişaha iletir.
Bu dörtlük, Yavuz'un son derece hoşuna gider ve dönmeye karar verir. İbn-i Kemal, bu dörtlüğü askerlerin ağzından kendisi tertip etmiş olduğunu sonradan Padişah'a bir vesile ile arz eder. Bu tarzda istek bildirme, Yavuz'un hoşuna gitmiş ve konağa döndüklerinde, beş yüz flori armağan göndermiştir.
İbn Kemal, yasama ve yargı alanlarında görev yapmış, dönemin en önemli medreselerinde İslam hukuku alanında dersler vermiştir. Fıkıh ve usul-ı fıkıh ilimlerinde eserleri bulunan Şeyhülislam İbn Kemal, hem hukukçu hem de eğitimci kimliğiyle Osmanlı İmparatorluğu'nda derin izler bırakmıştır.
Kânuni Sultan Süleyman döneminde 1526 Şeyhülislamlığa getirildi.
Sekiz yıl boyunca bu vazifede kaldıktan sonra 16 Nisan 1534’te İstanbul’da vefat etti ve Emir Buhârî Camii yakınlarındaki Mahmud Çelebi zaviyesine defnedildi.
UluTürk Tarih YouTube Kanalını takip edebilirsiniz.
Kaynak:
Cemalü'd Din - Osmanlı Tarih ve Müverrihleri
Evliya Çelebi
Hoca Sadettin Efendi, a.g.e., c.IV, s. 137-138
Katip Çelebi - Sullamu'l-Vusûl ilâ Tabakâti'l-Fuhûl