Osmanlı’da ateist olan imam: Lari Mehmed Efendi

Osmanlı Devleti, resmi olarak İslam dinine dayanan bir devletti ve
gayrimüslimlere belli haklar tanıyordu.
Ancak ateizm, yani tanrıya inanmama, hem İslam hem de
diğer semavi dinler tarafından kabul edilemez bir görüş olarak görülüyordu.
Bu nedenle, Osmanlı toplumunda ateistlerin varlığı, gizli tutulmak zorunda kalıyordu.
Ateistler genellikle aydın, sanatçı, yazar, gazeteci gibi meslek gruplarından çıkıyordu.
Bazıları, batılılaşma akımının etkisiyle, dinin gerici ve baskıcı olduğunu düşünüyor,
bazıları da felsefi ve bilimsel arayışlar sonucunda tanrı kavramını reddediyorlardı.
Osmanlı Devleti, ateistleri doğrudan cezalandırmak yerine,
onları dinsizlikle suçlayarak toplumdan dışlamaya çalışıyordu.
Ateistler, çoğu zaman, devletin ve dinin otoritesine karşı çıkan,
reformcu ve muhalif bir tavır sergiliyorlardı.
Bu yüzden, devletin ve dinin savunucuları tarafından eleştiriliyor,
hatta bazen tehdit ediliyorlardı.
Bir din âlimi de bu listenin başında geliyordu…
Lârî Mehmed Efendi
Osmanlı’da zındık tanrıtanımaz ve dinden dönmüş, sapmış denilerek boynu vurulan
Molla Lütfi, Molla Kabız, Nadajlı Sarı Abdurrahman gibi bilginlerin tümünden ayrılır.
Dinsel suç tanımına uyan ve sözcük anlatımıyla bir tanrıtanımaz diyebileceğimiz olan
Lari Mehmed Efendi, Silâhdar Tarihi’ndeki anlatıma göre
İstanbul’da Valide Hanı’nda oturan, zengin, eski bir imamdır.
Lârî Mehmed Efendi hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlayan kaynaklar,
dönemin iki tarih eseri olan Silâhdar Târihi ve Târîh-i Raşid ile İngiliz bir diplomat olan
Paul Ricaut’un tanıklığı ve bir arşiv belgesidir.
1665 yılında dinsizlik ile suçlanıp İstanbul halkına aşağılayıcı biçimde gösterilerek
başı kesilen dönemin bilginler sınıfının önemli adı Lari Mehmed Efendi,
Sultan İbrahim’in annesi Kösem Mahpeyker Sultan’ın
1651 yılında yaptırmış olduğu Valide Hanı’nın bir bekâr odasında otururdu.
Lârî Mehmed Efendi, zengin ve ilimli bir kişi olarak tanınmaktaydı.
Önceleri imamlık da yapmış olan bu kişi, İstanbul uleması arasında ilimi ve zekâsıyla meşhurdu.
Çağdaşı din bilginleri arasında bilim insanlığı ve aklıyla öne çıkan Lari Mehmed Efendi,
İstanbul’da ve Maksutpaşa Cami imamı olarak görevini sürdürürken,
Allah inancını reddediyor ve bu konuda küfürler ediyordu.
Bu yüzden ilginç ve tehlikeli bir tip olarak görülüyordu.
Lârî Mehmed Efendi’nin ateist fikirlerini yaymaya çalışması saraya kadar ulaştı ve
tutuklanarak mahkemeye çıkarıldı.
Mahkeme, İstanbul kaymakamı vezir İbrahim Paşa’nın sarayında toplandı ve
İstanbul’un önde gelen ulema ve hatipleri de hazır bulundu.
Lârî Mehmed Efendi, kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etti ve
fikirlerini savunmaktan vazgeçmedi.
Bir rivayete göre bir gün cemaate verdiği vaazda şu ifadeleri kullanmıştı:
“Ya kesinlikle Tanrı diye bir şey yoktur ya da bilginler sınıfınca
bize dayatılan biçimde, güç ve bilgelik (hikmet) sahibi değildir.
Çünkü o eğer gerçekten var olsaydı
onun olmadığından söz eden ve varlığının en büyük düşmanı olan
benim gibi birini asla yaşatmazdı.”

Bunun üzerine İstanbul Kadısı Merhabazâde Efendi, onun idamına karar verdi.
Lârî Mehmed Efendi, Parmakkapı’da halka teşhir edildikten sonra
boynu şeriat kılıcıyla vurularak idam edildi.
Lârî Mehmed Efendi’nin ölümünden sonra, onun kitapları satılıp
bedeli devlet hazinesine teslim edildi.
Ancak daha sonra kitaplar geri alındı ve bir liste halinde kaydedildi.
Bu listede, Lârî Mehmed Efendi’nin şahsi notlarını içeren “Evrak-ı perişan” adlı bir eser
ve “Kâfir hattıyla” yazılmış yabancı dilde kitaplar dikkat çekiyordu.
1660’larda yüksek bir saygınlığa sahip Müslüman bir din bilgininin
yabancı dillerde yazılmış kitaplar okuması ve
bunları evinde bulundurması çok önemli bir ayrıntıdır.
Osmanlı tarihçisi ve koyu bir Hristiyan olan İngiliz Rycaut,
Lari Mehmed Efendi’yi anlatırken İstanbul’da yüksek,
saygın topluluklar arasındaki gizli ya da açıktan ateistlere ilişkin bilgiler de veriyor.
Onun kayıtlarından, Lari Mehmed Efendi’nin yalnız olmadığı anlaşılıyor.
Rycaut, bunların çok yüksek dayanışma içinde olduklarını, kendilerine,
tanrı inancını yadsıdıklarını gizleyenler dediklerini yazar.
Rycaut, sayılarının çok yüksek olduğunu;
sarayın içinde,
haremde, hadım ağaları arasında,
bir kısım paşalar içinde, kadılar, din bilginleri, kâtipler
ve
ayrıca sonradan Müslümanlığı seçmiş olanlar arasında yaygınlığını,
Lari Mehmed Efendi’nin ise bunların ileri gelenlerinden biri olduğunu söyler.

Kaynak:

Osmanlı Toplumunda Zındık ve Mülhidler, A. Yaşar Ocak
Büyük Osmanlı Tarihi, İsmail Hakkı Uzunçarşılı
İslam Ansiklopedisi Rycaut, Paul maddesi, Cilt:35
Türklerin Siyasi Düsturları: Batılı Gözüyle Osmanlı’nın Gücü ve Zaafları, Paul Rycaut

Yazarın Diğer Yazıları