Osmanlı’nın Kerbela’sı. Genç Osman nasıl katledildi?

Osmanlı’nın Kerbela’sı. Genç Osman nasıl katledildi?

Genç Osman, sarayda üst düzey bir eğitimle yetiştirildi.

Arapça, Farsça, İtalyanca ve Antik Yunanca lisanlarını öğrenmişti.

Yabancı elçilere göre o, Osmanlı şehzadelerinin en kültürlü ve bilgili olanıydı.

Gösterişe asla önem vermezdi.

Resmi devlet törenlerine bile alelade kıyafetlerle katılmış, tüm uyarılara rağmen alışkanlıklarından asla vazgeçmemiştir. Genç padişahın, imparatorluğu eski ihtişamına kavuşturmaktan başka bir hedefi ve düşüncesi yoktur.

1. Mustafa tahta geçmişti, fakat akli dengesi yerinde değildi.

Gerçekten zihinsel bozuklukları mevcuttu.

Devlet büyükleri padişahın bu şekilde yönetimi idare edemeyeceğine karar verdiler.

Bunun üzerine 26 Şubat 1618 tarihinde 1. Mustafa odasına kilitlenerek, Genç Osman tahta geçirildi.

Böylece zihinsel bozukluğu bulunan Mustafa'nın 97 günlük saltanatı sona ermiş oldu.

Osman 16. padişah olarak atalarının tahtına oturduğu zaman, 13 yaşını ancak 3 ay ve 24 gün geçmişti. Sünnet olmuştu.

Tahta çıkar çıkmaz devlet erkânı içindeki üst düzey yetkilileri değiştiren, müderris ve kadıların atanma yetkilerini şeyhülislamdan alan Sultan Genç Osman çok yenilikçi bir padişahtı.

Genç Osman, Fatih Sultan Mehmed devrine kadar yapıldığı gibi saray dışından, Şeyhülislam Es’ad Efendinin ve Pertev Paşa’nın kızları ile evlendi.

Yavuz Sultan Selim devrinden itibaren padişah saray dışından evlenmediği için bu davranış önemli bir değişiklik oldu.

Genç Osman önceleri kendisine plânlarını uygulayacak bir sadrazam bulamadı.

İktidarının üçüncü yılında büyük kardeşi şehzade Mehmet’i boğdurarak çıktığı Lehistan seferinden Hotin Kalesi’ni uzun süre kuşatmasına rağmen alamadan Ocak 1622’de İstanbul’a geri döndü.

Lehistan seferindeki başarısızlığa, yeniçerilerin sebep olduğunu gören ve devlette köklü düzeltmeler yapmak gerektiğine kara veren 2. Osman, yeni bir askeri teşkilat kurmak için harekete geçti.

Yeniçeri mevcudunu tespit etmek için yapılan yoklamalarda, mevcut olmayan askerlerin de var gibi gösterilerek, yevmiyelerinin ocak ağaları tarafından alındığı anlaşıldığından, fazla ödemeler kesildi.

Yeniçeri Ocağı yozlaşmış, manevra kabiliyetini kaybetmiştir. Dahası siyasete ve ticarete bulaşmıştır. Askeri talimi kabul etmemektedir. Asker, askerlik sanatından uzaklaşmıştır. Böyle olmakla beraber, Yeniçeri Ocağı’na yönelik alınması muhtemel tedbirler Ocak tarafından çok sert bir şekilde yüz geri edilmektedir. Bu psikolojik atmosfer Ocağın ıslahını neredeyse imkânsız hale getirmiştir.

Tüm bu acı gerçekler yanında, bir taraftan da genç padişah Avrupa hâkimiyeti idealini yeniden başlatma kararını uygulamaya koymuş, bizzat ordusunun başında sefere çıkmış ve sefer sırasında köhnemiş yapıyı bizzat yerinde teşhis etme imkânı bulmuştur.

Tebdili kıyafetle çıkmış olduğu gece yarısı denetim ve teftişlerinde meyhanelerde yakaladığı yeniçeri erlerini yargısız bir şekilde acımasızca infaz etmiştir. Bu yargısız infazlar büyük rahatsızlıklara yol açmıştır.

Genç Osman, yeniçeri ocaklarını teftişlerinde, ocak ağalarını askerlerin önünde azarladı. Padişah’ın, Halep, Şam, Erzurum ve Mısır beylerbeylerine bölgelerinde asker yazdırmak için, gönderdiği gizli talimatların, yeniçeriler tarafından öğrenilmesi yeniçerilerin Genç Osman’a karşı tavır almalarına yol açtı.

Kendisinden önce hiç bir Osmanlı padişahı hacca gitmediği halde, Genç Osman hacca gideceğini ilan ederek hazırlıklar başlattı. Yeniçeriler, padişahın hac bahanesiyle Anadolu’ya giderek, yeni bir ordu düzenleyip kendilerini gözden çıkaracağı endişesiyle, Genç Osman’ın hacca gitmesine karşı çıktılar.

18 Mayıs 1622’de At meydanında toplanan yeniçeriler:

“Padişah’ın bu şekilde Hicaz’a gitmesi bizden yüz çevirmesindendir. Nizam-ı âlem için padişahlar haccı terk edegelmişlerdir. Payitahtı bırakıp gitmek hatadır. Bu işten vaz geçmelidir.” diye bağırıyorlardı.

İsyancılar aynı gün, padişahın hocası Ömer Efendi’nin konağını yağmalayıp, Sadrazam Dilaver Paşa’nın konağına da saldırdılar.

Padişahın kayınpederi olan Şeyhülislam Esat Efendi ile ünlü şeyhler ve ordu, 2. Osman’ın Hicaz’a gitmesine karşıydı.

Esat Efendi, “Padişahların hacca gitmesine gerek yoktur” diye birde fetva çıkartmıştı.

Bir kez daha dini gruplar ve sözde şeyhler devletin, padişahın karşısındaydı.

Komuta kademesinin harekete dâhil olmaması padişahı yanılgıya sürüklemiştir.

Ancak düğmeye bir kere basılmıştı artık…

Asker ocakları ayaklanarak Sultanahmet Alanı’nda toplandılar. Genç Osman, akşama doğru, durumun kötüye gittiğini anlayarak, ulemaya isyancıların isteklerini sordurdu.

Onlar da:

“Kul taifesi, padişahın Anadolu’ya gitmesine razı değildir. Hoca Ömer Efendi’nin ve Darüssaade Ağası Süleyman Ağa’nın görevden alınmasını isterler” deyince,

Genç Osman:

“Varın söyleyin, hacca gitmekten vaz geçtim, fakat hoca ile Darüssaade Ağası’nı görevden almam” dedi.

Bu kez askerler müftü ve kazaskeri de aralarına alarak tekrar Sultanahmet Alanı’nda toplandılar.

Şimdi artık iki kişinin azlini değil, Veziriazam Dilaver Paşa da dâhil, birçok kişinin kellesini istiyorlardı.

2. Osman kellesi istenen kişilerin öldürülmesini reddetti. Saraya gelen ulema heyeti ise padişahtan bu isteklere uymasını rica ediyor, yoksa ayaklanmanın büyüyeceğini söylüyorlardı. Ama Genç Osman, ödün vermemekte direndi. Ve sözcü olarak gönderilmiş ulema heyetini sarayda alıkoydu.

Saraya gönderilen ulemanın gelmediğini gören isyancılar, saraya girmeye karar verdiler.

İsyancılar padişahtan, Sadrazam Dilaver Paşa, Hoca Ömer Efendi, Vezir Ahmed Paşa, Darüsseade Ağası Süleyman Ağa, Baş Defterdar Vezir Baki Paşa ve Sekbanbaşı Nasuh Ağa’nın öldürülmelerini istediler.

Genç Osman, isyancıların taleplerini kabul etmeyince, sarayın kapısına dayandılar. Saray’a giren isyancılar, padişahı ayak divanına çağırdılar.

Şimdi artık üç beş kişinin kellesini istemiyor, aynı zamanda “Sultan Mustafa’yı isteriz” diye de bağırıyorlardı. İsyan isim değiştirmiş darbeye dönüşmüştü. İsyancılar Mustafa’yı tahtta görmek istiyordu.

Genç Osman, divanı da kabul etmeyince:

Tekrar “Sultan Mustafa’yı isteriz” diye bağrışmaya başladılar. Şehzade Mustafa’nın bulunduğu Kadınlar Dairesi’ne gittiklerinde, dairenin kapısını açamadıklarından dama çıkıp kubbesini deldiler ve Sultan Mustafa’yı damdan dışarı çıkardılar. 1. Mustafa’yı oradan alıp Orta Cami’ye götürdüler.

Bu arada isyancı yeniçeriler hapishaneleri boşaltarak, şehri yağmalamaya başladılar.

2. Osman, ödün vermeme ısrarından vazgeçmiş ve Veziriazam Dilaver Paşa ile Kızlar ağası Süleyman Ağa’yı isyancılara teslim etmişti.

Yeniçeriler her ikisini de hemen parçaladılar. Ama ayaklanma durmadı.

Artık ille de Sultan Mustafa’yı istiyorlardı. İşin rengi çoktan değişmişti.

Genç Osman, isyancıların elebaşlarına “Bilmezlik ile size cefa ettim ise affeyleyin, siz etmeyin, dün sabah padişahı cihan idim, şimdi üryan kaldım; merhamet edip halimden ibret alın; dünya size dahi kalmaz; hangi padişahın kulları padişahlarına bu ihaneti ettiler” diye onların merhametine sığınmak istedi ve ağladıysa da, sözlerine kimse kulak asmadı.

Şeyhülislam Esad Efendi isyancılara:

“Kardeşlerim, gelin etmeyin, Sultan Osman istediklerinizi verdi ve dahi kimi isterseniz sultandan alıverelim” dediyse de asiler:

“Mustafa’dan başka Sultan tanımayız” diyerek,

1.Mustafa’yı padişah olarak istediklerini bildirdiler.

Genç Osman, bu gelişmelerin ardından Bursa’ya gitmek istediyse de bunu başaramadı.

Çıkışlar tutulmuş, kıyılardaki sallara el konulmuştu.

Bunun üzerine yanındakiler Ağakapısı'na sığınmasını istediler.

Genç Osman, Ağakapısı'na gitti.

Yeniçeri ağası Kırkçeşmeli Ali Ağa ile isyanın nasıl bastırılabileceğini görüştüler. Alınan kararlar, Yeniçeri Odabaşılarına bildirildi.

Ali Ağa, sabah namazından sonra, yeniçerilere durumu anlatmak istedi. Fakat konuşmaya başlar başlamaz isyancılar tarafından feci şekilde öldürüldü.

İsyancılar, Ağakapısı’ndan aldıkları Genç Osman’ı, Orta Cami’ye götürmek üzere yola çıktılar.

Yolda rastladıkları uyuz bir ata bindirdiler.

Devrik padişahın sırtında eski bir beyaz elbise, başında bir sipahinin verdiği kirli bir sarıkla sarılmış bir kavuk vardı.

Genç Osman, yolda su istediğinde bir testiyle su getirip, Genç Osman’a vermeden yere attılar.

Hakaretler, küfürler eşliğinde, padişahı Orta Cami’ye doğru götürmeye başladılar.

Altıncıoğlu adlı bir asi, Genç Osman’ı tartaklayıp küfürler edince, Genç Osman ağlayarak:

“Behey edepsiz! Ben padişahınız değil miyim!.. Nedir bu ettiğiniz cefa?” diyerek gözyaşları içinde yola devam etti.

Orta Cami’ye gelindiğinde, Genç Osman’ı bir odaya hapsettiler. Caminin etrafı isyancılarla doluydu. Cuma salası verildiğinde askerler Genç Osman öldürüldü sandı.

Bu arada 1. Mustafa tarafından sadrazamlığa getirilen Davut Paşa, Genç Osman’ı pencereye getirip askerlere göstererek onları yatıştırdı.

Yeni sadrazam Davut Paşa, yanında kement olan bir Cebeci başıyla Genç Osman’ın yanına geldi “Osman Çelebi, bu durum nedir? Hele şimdi elimdesin, sana istediğimi yapmaya gücüm mü yetmez” diyerek, Genç Osman’ı boğdurmaya kalktı.

Cebecibaşı, kemendi Genç Osman’ın boynuna atınca odada bulunan yeniçeri ağaları:

“Neylersiniz şimdi, dışarıda asker duyarsa hepinizi kırar” diyerek engel oldular.

Orta Camii’nin içini ve etrafını dolduran asiler de bir anda bir yumuşama belirdi. Fısıltı halinde yeniçeriler arasında hallerinden vaz geçmeyi konuşanlar bile oldu.

Kara Davut Paşa, durumun vahametini görmüştü. Hadise farklı bir noktaya ulaşmadan müdahale etmeliydi. Cebecibaşı’ya işaret ederek kement attırdı. Bu hamleyi fark eden Sultan Genç Osman, kemendi havada yakaladı ve boynuna geçmesine mani oldu ve paşaya hiddetle bağırdı.

“Behey zalim! Ben sana neyledim, iki defa katlin gereken suçunu affeyledim. Sana memuriyet verdim, bana düşmanlığın nedendir?” deyince, yeniçeri ağaları:

“Padişahımız hatırınızı hoş tutun. Ortalık yatışsın yine padişahımız sensin” dediklerinde, Davud Paşa, ağalara:

“Siz bilmezsiniz, bu ne yılandır. Buradan sağ çıkarsa, hiç birimizi sağ koymaz” dedi.

Bazı iddialara göre ise isyancılar Genç Osman’ı öldürmek istemiyordu; Kösem Sultan, Osman'ın öldürülmemesi halinde yeniçerileri kılıçtan geçireceğine Yeniçerileri inandırmıştı.

Genç Osman, pencere kenarına gelerek, dışarıdakilere:

”Benim sipahi ağalarım, yeniçeri ihtiyarları, babalarım! Gençlik haliyle, münafık sözüne uydum. Bana bu hakaretleri yapmadan keşke orada öldürseydiniz. Ya beni istemez misiniz?” diye seslenince, isyancılar:

"Seni halife istemeyiz ama katline de rızamız yoktur” dediler.

Genç Osman son bir umutla:

“Şimdi beni katle razı değilseniz, Sultan Mustafa’nın odasına hapsedin” diye yalvarınca, cebecibaşı, sırtından çekerek tekrar boğmaya kalktı.

Ancak Haseki Mehmed Ağa engel oldu.

Genç Osman artık bütün umudunu yitirmişti.

Bunlar yaşanırken, 1. Mustafa’yı Topkapı Sarayına götürüp tahta çıkarttılar.

Ne hazindir ki; devlet idare etme niyetinde olan ve Roma’yı fethetmek gibi büyük bir zafer peşindeki kişi idareden uzaklaştırılırken, hiçbir iddiası olmamakla beraber asabi hastalığı sebebiyle cinnetler geçiren bir kişi başa geçiriliyordu.

Bir süre sonra Davud Paşa ve yeniçeri ağası, Orta Cami’ye geri geldiler.

Orada bulunan yeniçeri ağalarına:

“Burası ibadethanedir, mahpushane değil. Osman’ı Yedikule’ye gönderelim, sonra ne gerekirse o yapılsın” diyerek, Genç Osman’ı Orta Cami’den çıkardılar, sebze taşıyan atlı bir pazar arabasına bindirerek, Yedikule’ye doğru yola koyuldular.

On binlerce kişi yol bunca toplanmış asilerin arasında rezil bir şekilde son yolculuğuna götürülen devrik padişahı seyrediyordu.

Uğultular kent meydanını sarmıştı.

Meraklı gözler ay yüzlü, aslan yapılı Genç Osman’ın üzerindeydi.

Yaşananlar bir film sahnesi gibiydi.

Osmanlı’nın Kerbela’sı yaşanıyordu adeta…

Bir çeşmeye gelindiğinde, Genç Osman su içmek istedi, izin verdiler, kana kana su içti.

Belki de bu, onun son içtiği suydu…

Tekrar yola koyuldular, devrik padişaha, küfürler, hakaretler ederek yola devam ettiler.

Osmanlı padişahları içerisinde hiçbir padişah bu derece ağır muameleye maruz kalmamış, bu kadar aşağılanmamıştır.

Hiçbir padişahın onuruyla böyle oynanmamıştır.

Yedikule'ye gelindiği zaman vakit akşama yaklaşıyordu.

Genç Osman’ı bir odaya hapsettiler.

Davud Paşanın emriyle oraya kadar gelen binlerce yeniçeri dağıtıldı.

Daha sonra Davud Paşa, kethüdası Ömer Ağa, Cebecibaşı ve bir kaç adamla, ''Yanınıza sekiz cellat alıp, Osman'ın işini bitirin. Yarına kalmasın'' dedi.

Sultan Osman, günlerden beri perişan vaziyette, aç ve uykusuz olduğu halde kendisini son nefesine kadar müdafaa etmeye karar vermişti.

Nihayet kapı açıldı ve dört cellat ellerinde kementleriyle üstüne atıldılar.

Bir anda debdebe başladı.

Sakin, fakat ateş saçan gözlerle onları bekleyen talihsiz padişah Genç Osman ise elinde kalan tek silahı, sıkılı yumruklarıyla önüne gelen ilk cellada okkalı bir Osmanlı tokadı savurdu.

Cellat büyük bir böğürtü ile yere yıkılırken, hemen arkasından gelen arkadaşı da ona katıldı.

Bunu gören cellatlar toplu halde Genç Osman’ın üstüne atladılar.

Sultan Osman tek başına dişe diş, kora kor mücadele ediyordu, ancak karşısındaki adamlar çok kalabalıktı. Onun kaba kuvvetini bilen Davut Paşa, işini sağlama almıştı.

Cellatların ilk hücumu netice vermedi.

Bire on nispet olmasına rağmen, cellatlar, silahsız padişahla mücadele edemeyeceklerini anladılar. Kementten başka silah da kullanmak istemiyorlardı. Çünkü hanedandan olanın kanı akıtılamazdı.

Buna rağmen dışarıdan balta alan cellatlara genç sultan, büyük bir ustalıkla karşı koydu. Fakat arkasından gelen bir cellat, baltası ile omuzuna vurarak fena şekilde yaraladı.

Padişahın kanı üzerinden yerlere akıyordu.

Ancak tek koluyla bile on, on beş dakika boyunca karşılarındakilerle boğuşan talihsiz padişah, nihayet omzunun verdiği acı sebebiyle sendelemeye başladı.

Bu durumu fırsat bilen Cebecibaşı kemendi Osman’ın boynuna geçirdi ve yere düşürdü.

Bu son anıydı…

Boğazına saran ip daraldıkça nefesi azaldı.

Nefes almak artık imkânsız hala gelmişti...

Günlerdir uykusuzdu, yorgundu.

Boğuşmalardan dolayı bitap düşmüştü, omuzundaki kocaman balta yarası vücudunun her yerini sarsıyordu.

Sultan 2. Osman 20 Mayıs 1622 senesinde 17 yaşında son nefesini verdi.

Kilindir Uğrusu denilen subaşı kethüdası, husyelerini sıkmak suretiyle Genç Osman’ı katletti.

Cebecibaşı ölümüne nişane olarak bir kulağını kesip, yeni padişahın annesine götürdü.

Naaşı o gece yeni saraya nakledilip, yıkandıktan ve küçük bir kalabalıkla cenaze namazı kılındıktan sonra merasimle babası Sultan 1. Ahmet’in yaptırdığı Sultanahmet Camisi’nin yanındaki türbesine defnedildi.

Bu arada Genç Osman’ın bir gün önce ocak ağalarına vermeye kalktığı altınlar da yağmalanıyordu.

Osmanlı’yı yeniden şahlandırabilecek atası Fatih gibi bir gözü Avrupa’da olan Genç Osman’ın hayatı böyle perişan bir şekilde son bulmuştu.

“Bir Şah-ı alîşan iken!
Şah-ı cihana kıydılar!
Gayretli genç aslan iken!
Şah-ı cihana kıydılar…”

Yeniçeriler padişahın katlini istemezken işi bu noktaya getiren Davut Paşa, 8 Ocak 1623 tarihinde, Genç Osman’ın öldürüldüğü Yedikule’ye, Genç Osman’ı götüren arabayla getirilip, Genç Osman’ı boğmak için kullanılan kementle boğularak öldürüldü.

Genç Osman’ın katline karışanlar da tek tek yakalanarak öldürüldüler.

İkinci defa tahta çıkan Sultan Mustafa ise tahtta ancak 1,5 yıl durabildi ve akıl sağlığının iyice bozulması sebebiyle 1623 senesinde yine bir fetva ila tahttan indirildi.

Genç Osman'a idamından evvel tecavüz edildiği gibi asılsız iddialar mevcuttur. Buna dayanak gösterilebilecek hiçbir bilgiye kaynaklarımızda rastlamamıştır.

Fakat 2. Osman'ın idam edilene kadar birçok zulme uğradığı ve aşağılandığı bir gerçektir.

Yazarın Diğer Yazıları