'Osmanlı Aidiyetleri ve Türk Kimliği'
Ülkemizde "Türk" yaralı. Önüne gelen vuruyor.
2002-2015 yılları arasında 13 yıl kesintisiz dışişleri ve ekonomi bakanlığı yapmış Bir ufarak partinin kendisinden habersiz başkanı: "66. maddeyi değiştirelim, diyoruz. ''Şunu çıkartmışsınız, bunu çıkartmışsınız'' diyorlar. Kimseyi çıkartmıyoruz. Vatandaşlık tanımının içerisine 85 milyon vatandaşımızın hepsini koyduk. Şu anda o maddeyi vatandaşlarımızın en az yüzde 25''i, yüzde 30''u ''Ben gerçekten vatandaş mıyım?'' diye okuyor. Öyle bir değişiklik yapalım ki 85 milyonun hepsini kucaklayan madde haline gelsin. Bunda bir şey yok." diyebiliyor.
Anayasa''nın 66. maddesi "Türk" kimliğini vurguluyor. Beyefendinin rahatsızlığı "Türk"ten. Adam etnikçilikte öncü. HDP''nin yerini alabilmek için, zırvaladıkça zırvalıyor. Bir de Almanya''dan gelmiş, hâlen milletvekili olan yardımcısı var. "Türk"le dertleri büyük.
Tarihçi Prof. Dr. Salih Özbaran''ın "Osmanlı Aidiyetleri ve Türk Kimliği (14-17. Yüzyıllarda ve Yakın Geçmişte Bir Gezinti)" başlığıyla "Türk" kimliğinin ne demek olduğunu ortaya koyan eseri yayınlandı. (Tarihçi Kitabevi, 176 s.)
Salih Özbaran kitabını, "İzmir''den Cumhuriyet aydınlığı saçtı." dediği tarihçi arkadaşı Prof. Dr. Zeki Arıkan''a (1944-2021) ithaf etmiş.
Eserde yedi ana başlık yer alıyor. Vereceğim birkaç ara başlık size kitap hakkında bir fikir verecektir:
"Kemalizm öldü, yaşasın Hamidizm / "Türkiyelilik" üstüne / Şimdi soralım kendimize: Neredensiniz, kimlerdensiniz, nasıl bir kimlikle övünüyorsunuz? / Osmanlı Kimliği / Devlet ve Siyasallaşmış İslam / Medrese ve Ulema / Halk İslamı / İçki, afyon, zina, homoerotizm / Türk kimdi, Türkiye neresiydi? / Türkmen ve Rumî tanımları / Osmanlıca nedir? / Osmanlıca: Kolay değil, politik söylemle hiç değil / Atatürk ve Türk Kimliği / 10 Kasım''da Osmanlı"...
"Türk" meselesine dair çok yazdım. İlim adamlarından görüşler aldım. Çalışmalarımızı ara ara hatırlatırım. Salih Özbaran''ın "Osmanlı Aidiyetleri ve Türk Kimliği" görüşlerimizi pekiştiriyor.
Hocamız, "Önsöz"ünde kitabını neden yazdığını açıklarken tarizde de bulunuyor:
"Önce Osmanlı dünyası ile ilgili coğrafi, siyasal ve kültürel konum üstünde durulmuş, genişleyen ve anılan yüzyıllarda Osmanlıların temel saydıkları İslamî, Rumî ve Farsî sıfatları yanında Türk''ün ne denli içselleştirilmiş ve kimlik değerlendirmelerinde ne kadar öne çıkarılmış ya da geri plana itilmiş olduğu ortaya konmak istenmiştir. Ahmet Yaşar Ocak''ın Osmanlı İmparatorluğu''ndaki İslam algısı ve Cemal Kafadar''ın Rumîlik üstüne ustaca hazırladıkları kitapların değerlendirilmesi başta olmak üzere konuya eğilmiş olan tarihçilerin düşünceleri paylaşılmak istenmiştir. Ayrıca Avrupa''da yüzyıllar boyunca dile getirilen Türk imgeleri, olumlu/olumsuz imajlarıyla -kısa kısa da olsa- açıklanmaya çalışılmıştır.
Cesaretimin hoşgörüyle karşılanacağını umarak, ele aldığım böyle önemli ve nazik bir konuda bilimsellikle bağdaşmayan, piyasayı dolduran, İmparatorluk övgüsü adına basın ve iletişimde yer almış olan hamasi sözlerin tarihçilik ile bağdaşmadığını belirtmek isterim. Her şeyden önce tarihi iktidar sevdası için kullanma hevesleri taşıyanların karşısında, bilimsel olduğuna inandığım yaklaşımları dile getirmeye çalıştığımı ifade etmek isterim. Özellikle akademik ciddiyetin en çok darbe yediği, Türkiye Cumhuriyeti''nin kazandırdığı çağdaş uygarlığa ulaşma çabaları konusunda 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yoğunlaşan öç alma hırsına kapılanlara karşı -yaşamlarını sürdüren ve ebediyete intikal etmiş- kimi tarihçi ve sosyal bilimcilerin emeklerini dile getirme amacı da taşımaktadır bu kitapçık."
Prof. Dr. Salih Özbaran, "Önsöz"de belirttiği gibi, Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak''ın değerlendirmelerini ele alıyor ve çoklukla kendi çalışmalarıyla yakınlığı gösteriyor.
Bu vesileyle, Ahmet Yaşar Ocak''ın "Türkiye''nin Sosyal Tarihinde İslam Macerası" kitabını hatırlatmak isterim. Ahmet Yaşar Ocak''ın bu kitabında yer alan makaleleri için, tarihimizde "Türk"ün ve "İslâm"ın yerini belirleme çalışması diyebiliriz. Dolayısıyla Salih Özbaran''ın kaygı ve çabalarıyla bir paralellik kurabiliriz.
Salih Özbaran, basın yayın organlarında isimleri sık geçen bazı "yazıcı" zevatın "Türk"e "Türk dememeli" noktasına getirdikleri değerlendirmelerine dokundurduktan sonra şöyle der:
"''Türkiyelilik'' ile Avrupa''nın (Batı''nın) dahi yüzyıllardır kullandığı çok geniş kapsamlı sıfat olan ''Türk'' kenarda kalıyor. Batı''da ve Türk/İslam dünyasında hiç kullanılmamış olan, ne ifade ettiği belirsiz bir terim yeğleniyor. Bir alt kimlik ifadelendirmede Kürt, Arap, Rum, Ermeni vb. gibi tanımların kullanılması çok daha mantıklı, tarihî ve gerçekçi iken, güya bunlardan herhangi birini kapsamak maksadıyla -ama geçmişinin çağrıştırdığı aidiyetin adını anmadan- ''Türkiyelilik'' kullanılması, bana göre, eşyanın tabiatına aykırı gibi görünüyor. Bir futbol maçı seyrederken, ''Türkiyeli futbol sahalarındaki taşkınlıklar'' diye bir cümle kurup gülmeye başlıyorum; yemek yerken ''şu Türkiyeli yemekler de pek lezzetli oluyor'' diye mırıldanıp eğleniyorum; Çerkez tavuğunu, Boşnak böreğini, Arap şeftalisini anımsayıp onlara saygısızlık edildiğini düşünüyorum. Güzel bir film izlerken ''şahane bir Türkiyeli film'' diyesim geliyor. Türk edebiyatı yerine Türkiyeli edebiyatı dilime dolandığında, dilbilimcilerden uyarı alır gibi oluyorum. Bence ''Türk'' tanımının -güya Osmanlı yönetiminin dışlamış olduğu bahanesiyle- tarih derinliğindeki ve günümüzdeki kapsayıcılığı, fantezi uğruna sıradanlaştırılmamalıdır. Türkiye''nin bünyesinde barındırdığı kültür çeşitliliklerinin ifadelendirilmesine engel değildir bu tarihsel kavram; milliyetçilik akımlarının azgın bir ifadesi olarak da algılanmamalıdır. Irk safiyetinin peşinde koşanların katıksız sığınağı/melcei de değildir ''Türk''. Unutmamak gerekir, kültür çeşitliliğinin ayrıntıları, onları değerlendirebilecek bir üst kimliğin bünyesinde saklıdır sürekli olarak. Böyle bir değerlendirmeye tâbi tutulmadan ayrılıkçı ve yalnızlık içinde saklanmak istenen kültür öbekleri, kaybolma tehlikesiyle de karşı karşıya kalabilir. Cumhuriyet ''Türkiyesi''ni tarihsel zenginliklerin bir ülkesi olarak kabul etmek bilimsel bir kabul, ''Türk'' ise içinde sayısız kültür ve aidiyet barındıran çok geniş kapsamlı bir kimlik tanımıdır."
Okumak lâzım.