Oslo’da çaylar kimden Hakan Bey?!
Tam düşündüğüm ve yazdığım gibi... Yârenlik edersen kendini karşı tarafa kaptırır gidersin. Hükûmet adına Oslo görüşmelerine katılanlar kendilerini kaptırıp gitmişler...
PKK’lılar tarta tarta konuşurken, beri taraftakiler -kusura bakmasınlar- bir sürü gevezelik etmişler. Kendilerince şakalaşmışlar, felsefe yapmışlar... İncir çekirdeğini doldurmaz boş lâflar.
Necip Fazıl’ın bir sözü aklıma geldi... “Felsefe” der, “Bir çuval çürük ceviz içinde bir sağlam cevizi el yordamıyla bulmaktır.”
Muhterem MİT Müsteşarımız Hakan Fidan Bey’in “Öcalan çözümlemeleri” içinde -aşağıda vereceğim- bir sağlam ceviz de yoktu!
(Sözümden alınma Hakan Bey, daha çok pişecek, lâfı nerede gediğine oturtacağını öğreneceksin. Senden ümitliyim.)
***
Başbakan Recep T. Erdoğan, devlet adına görüştüler diye ısrarla söylüyor.
Başbakan sizsiniz.
Devletin başı.
Devlet ve hükûmet diye iki ayrı organ mı var?!
Her devletin bir hükûmeti olur. Devlet bâkî, hükûmet geçici ama, geçici olan hükûmetteki şahıslardır. Bu parti gider başka parti gelir. Devleti o temsil eder. Onun için sözü dolandırmayalım. Başbakan R. T. Erdoğan istemeseydi bu görüşmeler olmazdı.
Halk uyutuldu açık açık...
“Görüşmüyoruz.” dendi... “Görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir. dendi.
Niye bu kadar iddialı konuştu ki Recep T. Erdoğan?
Şimdi açığa çıkınca “normal” gördüğünü, şâyi olunca da normal görmesi gerekmez miydi?
Görüşüyorsan karşındakine “kıymet” veriyorsun demektir. Kıymet veriyorsan, isteklerini de dikkate alıyorsun demektir.
Oslo toplantısında Norveç’ten veya bir başka ülkeden kuruluş, belki de devlet adına birilerinin olması zaten bu görüşmelerin hiçbir netice vermeyeceğini gösteriyordu. Araya üçüncü şahıs girdiği an her şey bitmiştir.
Ve zaten görüştüğün için her şey bitmiştir!
Sen kimi muhatap aldığını anlamıyor, ölçemiyor, tahlil edemiyorsan, hiçbiriniz o makamlarda kalamazsınız.
***
Öcalan elinizde... O, senin için bir fare... Sen ise bir kaplan... Oyna oynayabildiğin kadar. Bazen havuç verir, bazen pençeni gösterirsin... Ama “kıymet” verdiğin an sen bittin!
Hakan Fidan Başbakan R. T. Erdoğan’ın özel temsilcisi... Felâket “entel” lâflar ediyor:
“Sayın Öcalan[ın] sağlık durumu oldukça iyi. Zihni fevkalâdeden iyi çalışıyor. Artikülasyonları oldukça sağlıklı. (...) Hükûmetin çok ciddî niyeti var. Bu iyi niyeti Türkiye’deki reel şartların izin verdiği ölçüde hayata geçirmeye realize etmeye çalışıyor. (...) sayın Öcalan[ın] hapishanede geçen on senenin ve okumanın verdiği çok ciddi bir transforme edici gücü var. Zihinsel manada çözümleme manasında onu görüyorsunuz. Ve tabiî yıllar boyu belli olayları yaşamış belli noktalara gelmiş belli dersleri çıkarmış. Şimdi bulunduğu yerden çok daha sağlıklı çok daha objektif çok daha nesnel var olan sıcak şartlardan etkilenmeyen çözümlemelere ulaşıyor. Bunu sürekli satır aralarında felsefi olarak görmek beni memnun etti.
Yukarıdaki sözlere “Öcalan çözümlemesi” demiştim ama “Öcalan güzellemesi” de diyebiliriz. “Çözümleme” Öcalan’ın çok sevdiği bir kelimedir. Hakan Bey, Öcalan’ı anlayacağım, diye okuya okuya bayağı ona benzemiş. (Sahi Hakan Bey, benim kitabı da okudunuz mu? İmralı’daki Konuk... İmralı duruşmalarının tek kaynağı. Anlaşılan okumamışsın. Bu kadar “felsefe” yapmanız onu gösteriyor!)
***
Benim aklım şeyde... Çayda... Sahi Oslo’da çayları kim ısmarladı? Üçüncü kişiler mi? Yoksa ne de olsa Avrupa PKK’nın yuvalandığı, himaye edildiği yer... Çayları da onlar mı ısmarladı?
Sizi bu kadar lâf etmeye sürükleyen saik, “doktora”nın hakkını mı vermek? Hele öyle bir yerde “felsefe yapmak” ve hele öyle bir yerde “terörist başı”nı “terör felsefesi”nin ibdâı ilân etmek... (Bakın yazarken aklıma geldi, felsefeye bir terim kazandırdık: “Terör felsefesi”... Bir dahaki görüşmenizde “sayın Öcalan”a “terör felsefesi” üzerine “yoğunlaşması”nı tavsiye edebilirsiniz. Ne de olsa yârenlik ede ede bir ünsiyet peyda oldu.
Benim aklım çayda!.. Kim kime ısmarladı?
Her şey ortaya çıktı, bir “çay meselesi” açıklığa kavuşmadı.
Lütfen bu benim özel isteğim...
İkimiz de doktoralıyız... Doktoralı doktoralıyı anlar (!)
Oslo’da çaylar kimden Hakan Bey!