Orban gibiler kazanamasın diye…
Bugün Fransa''da da seçimlerin ilk turu gerçekleştirilirken, biz son yazıda belirttiğim gibi geçen Pazar günü gerçekleşen Macaristan seçimlerini mercek altına almaya devam edelim. Nitekim, demokratik çöküş denilince parmakla gösterilen ülkelerden biri olan Macaristan, yeniden seçtiği Orban ve partisinin popülist tavırları, anayasal kurumların uğratıldığı tahribat, yargının ve medyanın ele geçirilmesi, demokrasinin seçimden ibaret sayılması, ifade özgürlüğünün güvence altında olmaması, toplumun kutuplaştırılması, seçim yasaları başta olmak üzere yasaların belli çıkarlara hizmet etmesi amacıyla değiştirilmesi gibi pek çok açıdan uluslararası alanda da akademik çalışmalarda Türkiye ile karşılaştırılan bir ülke. Hal bu olunca, Erdoğan benzeri Orban''ın yeniden kazandığı seçimlerin ehemmiyeti büyük.
(Ancak yine de şunu belirtmek gerek, Macaristan''da Türkiye''deki gibi bir ekonomik kriz söz konusu değildi ve Macaristan muhalefeti sayıca Türkiye''dekiyle muhalefet blokuyla benzeşse de anketler Türkiye''deki muhalefeti, iktidar karşısında çok daha avantajlı gösteriyor.)
Rehavet tehlikeli
Öncelikle, seçim öncesi anketler, muhalefeti avantajlı gösterse de Macaristan seçimleri, Türkiye siyasetindeki muhalefetin hiçbir zaman rehavete kapılmaması gerektiğinin en ciddi uyarısı oldu. Nitekim seçim öncesi son altı ayı kapsayan seçmen hafızasından faydalanılarak, iktidar partisinin iktidarda olmanın avantajıyla kağıt üzerinde yaptığı oynamalar ve belli sayılara ulaşmak için başvurduğu geçici hamlelerle seçmen iradesini etkilemesi her zaman mümkün. Dolayısıyla sırtını kötü giden ekonomiye yaslayıp "bu atmosferde biz kazanırız" rahatlığı, muhalefete yaramaz. Macaristan''da turuncuya (!) dönen seçim haritasının kesinlikle uyarıcı bir etkisi olmalı.
Toplum içinde anlaşılmak
Muhalefetin seçim öncesi önemsemesi gereken temel noktalardan biri, kendini topluma iyi anlatmak. Zira, "toplum tarafından iyi anlaşılmak" muhalefetin kazanmasının öncelikli şartlarından. O sebeple, kulağa hoş gelen "demokrasi", "kuvvetler ayrılığı", "hak", "şeffaflık", "adalet", "yargı bağımsızlığı" gibi soyut kavramların, nasıl var olacağının somutlaştırılması gerek. Üstelik bunun eğitim seviyesi en düşük seçmen tarafından dahi idrak edilebilecek şekilde izah edilmesi için gerekli kanalların oluşturulması, saha içi çalışmaların buna göre yapılması oldukça mühim. Halkın ikna edilmesi, anlayacağı dille ve net ifadelerle izahtan geçiyor.
Öncelikli konular
Muhalefetin parlamenter sistem vaadini bir hukukçu olarak kesinlikle destekliyorum. Bugün, Türkiye''nin ekonomide ve hukukta baş aşağı düşüşünün ardında yatan neden de elbet sistemle alakalı. Ancak ülkede iktidarın değişme ihtimali dahi sistem üzerinden değil, ekonomik gerekçelerle konuşuluyorsa, muhalefetin kesinlikle ekonomi programını halka açıklaması gerek. Zira, toplumdaki öncelikli sorun ve her sohbetin öncelikli konusu ekonomi.
İstikrarlı ve tutarlı bir yönetim için de nasıl bir işgücü paylaşımı yapıldığının anlatılması mühim. Muhalefetin halka anlaşmazlık yaşamadan, birlikte ve dayanışmayla yönetimi nasıl yapacağının izahını yapması ve bu hususta bir güven oluşturması gerek.
Seçim güvenliği
Seçim yasasında son yapılan değişiklik, iktidarın seçimden galip çıkmak için elinden geleni ardına koymayacağının en net göstergesi oldu. Seçimlere hem medya hem de kurum anlamında seçimlerin yönetim ve denetimi açısından adil bir seçim atmosferinde girmediğimiz malum. Adil olmayan yarıştan adil sonuç almaya çalışıyoruz. Bu yüzden tıpkı İstanbul seçimlerindeki gibi, seçim tutanaklarının iyi takip edilmesi, seçimlerin yönetim ağının iyi oluşturulması ve başından sonuna kadar hukuki eksenin dışına çıkılmaması için mücadele edilmesi oldukça önemli.