Onlar Müslüman mı?!

Körfez'deki Birleşik Arap Emirlikleri hanedanları, Suudî hanedanlığı, Mısır Diktatörü birleşmiş, Osmanlı'yı (Türkleri) işgalci, katil gösteren bir dizi film çekmişler. (İslâmcılarımızın dikkatine: Osmanlı dedikleri Türklerdir ve hücumları Türkleredir! Hayır derseniz, onlardan farkınız yoktur!) Arkalarında Amerika (hâliyle Siyonist evangelistler) olmasa, asla cesaret edemezler.

Zamanlamaya dikkat! Avrupa Türkiye'nin üzerine geliyor. Onlar için varsa yoksa PKK/YPG, her ne bölücü yıkıcı grupsa artık... Diktatörlükler de yanlarında.

Ömer Seyfettin (1884-1920), bir hikâye ustası olduğu kadar bir mütefekkir. Nedense, tefekkürü üzerinde az durulur. Eski Marxist, sonradan olma liberal, entel takımı, Ömer Seyfettin'in edebiyattaki ustalığını bile millî hassasiyetinden dolayı görmezden gelirler, görmek isterlerse, gedik açmaya kalkışırlar.

Ömer Seyfettin'in "Millî Tecrübelerden Çıkarılmış" üst başlığı altında yayınlanan "Amelî Siyaset" (1914) kitapçığında, döneminde Batı'nın üzerimize nasıl geldiğini, örneklerle anlatırken sözü Araplara da getirir:

"Türk ve Arap... Bu iki kardeş ve dindaş unsurun mefkûrece ayrılmalarını icap ettirecek nasıl bir tezat yoksa iktisatça menfaatleri ayrı ve asla birbirine zıt değildir. (...)

Bütün Arapların içinde Türklere ve Türklüğe karşı muhalif ve muarız kalan Amerika'da ve Paris'te hayatlarını geçirmiş birkaç Suriyeli Hıristiyan'dır ki Araplık namına fuzulî bir milliyet iddia ederek kubbede gürültüler bırakmaya çalışırlar. Onlara uyan birkaç Müslüman Arapcağız varsa da pek azdır ve adetleri malûmdur. Türkleri milliyetlerini tanıması ve yalnız Türklere ve Türklüğe mahsus bir (culture nationale-millî maarif) ibdâına [yaratmasına] gayret etmeleri Arapları kuşkulandırmaz. Arap mütefekkirleri her milletin kendi milliyeti ile kendi lisanının içinde yaşayabileceğini pek iyi anlarlar. Türklerin Türklüğe sarılmaları onlara emniyet verir. Ve hiçbir iftiracı artık Araplara: / "Türkler sizi Türkleştirmek istiyorlar." diyemez. Türkler Arapların lisanını mahkemelerde bile resmen kabul etmişlerdir. Arapları kavmî ve lisanî ihtiyaçlarından, maariflerinden mahrum etmemişlerdir. Türkler yalnız Arapların değil hatta kalîl [az] bir ekalliyette olan Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin de kendi lisanlarıyla okumalarına, kendi milliyetleri etrafında toplanmalarına müsait davranmışlardır."

Ömer Seyfettin, bugünü görmüş gibi yazmış:

"Avrupa'nın, yani 'Hıristiyan beynelmilliyeti'nin yegâne gayesi ve düşüncesi son İslam hükûmeti olan Türkiye'yi ve Türkleri mahvetmektir. Bunu anlamamak için tamamıyla kör ve duygusuz olmalı. 'Tamamiyet-i mülkiye'mizi temin eden Avrupa'nın yalanlarına inanmak, onların nazariyelerine itikat etmek -işte gayet doğru ve serbest söylüyoruz- eşeklikten başka bir şey değildir. Düşmanımızın emelini bilirsek kendimizi daha iyi müdafaa edebiliriz. Sonra hemşerilerimiz Hristiyanlar da Avrupalı Hristiyanların bu fikirlerini takip ederler. Bunu anlamak için biraz onların arasında yaşamak kifayet eder. Nitekim İzmir'de Hıristiyan bir müessese yüz binlerce liralık sermayesinden bir Türk'e ve bir Müslümana on para borç vermeyeceğini resmen ilân etti. Bu nedir? Onların emellerini, hırslarını haykıran bir mana değil mi? İşte bu dâhilî ve haricî, bu içli dışlı düşmanlarımız iktisat ve ticaret âleminde ayağımızın altına karpuz kabuğu koyarlarken aramıza fitne ve fesat tohumları ekmekten de geri durmazlar." (s. 18-20).

Türk'ün kıymetini bilmeyenin Müslümanlığından şüphe ederim!

Yazarın Diğer Yazıları