Önce tarım mı yoksa sanayi mi?
Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Maliye Bakanı değil Tarım Bakanı olmalıydı. Soyadına uygun düşerdi. Saray kabinesinde ihtisas, beceri aranmadığı için, tecrübesi, bilgisi, koltuğunun ihtisasına uygun olup olmadığı önem taşımaz. Bakanlıklar birer illüzyondan ibaret.
Nebati Beyimiz, enflasyonun bu senenin sonunda Aralık''ta düşeceğini buyurmuşlar. Tabiî Beyefendi''nin kerametinden sual olunmaz. Gözlerindeki ışıltı her şeyi anlatıyor.
(Ara not: Muhterem Bakanımız soyadının nereden geldiğini biliyor mu? Hepimizin aklına "bitkiler" gelmiştir. Tarihte "Nebatîler" var. Nebatîler Suriye ve Arabistan arasındaki bir bölge "Nebate" diye anılıyormuş. Bu bölgede yaşayan kadîm halka "Nebatîler" denirmiş. Araplara yakın bir toplulukmuş. Sonra tamamen Araplaşmışlar. Muhterem Bakanımız Viranşehirli. Hemen sınırda. Bildiğimiz "nebât"ta son ses, Arapçada "te" ile, "Nebatîler"in "t" sesi ise "tı" ile yazılıyor.)
Nebati Beyimiz, sıcak kanlı. Çok rahat, çok içten. Yabancı iş adamlarını Türkiye''ye getirmek için söylediği sözler, yeni rejimin ne olduğunun özetidir:
"Bir problem yaşadığınızda bize hemen ulaşırsınız. En sevmediğim konu da şu yatırımcılara zorluk çıkaran mevzuat ya da bürokrasidir. Hep beraber kavga edelim, bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda cumhurbaşkanımız var rahat olun, mevzuatı da değiştiririz. Cumhurbaşkanlığı sisteminde hızlı adımlar atıyoruz. İşte bir örnek, 2020-2021''i bu kadar hızlı ve başarılı geçirmemizin nedeni de sistem değişikliğinin krizler karşısındaki denenmişliğini de yaşamış olduk."
Her şey "tek adam"a endekslenmiş. O, her şeye hâkim; o, her şeyi anında halleder; o, tabiatüstü bir varlık. Etrafı öyle görüyor.
R. T. Erdoğan''ının nasıl yere göğe konulmadığı yazılıp söylendi. Biz de ona izafe edilen olağanüstü sıfatları yeri geldikçe burada sıraladık. Bir örneğini vereceğim. Başbakanlığı sırasında bir ilin milletvekili, ziyaretine gelen hemşehrilerini R. T. Erdoğan''la beş dakikalık da olsa görüştürüyor. Bu beş dakikalık görüşmeyi tevil için: "Sayın başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir. Ben bunu söylüyorum. Çünkü varlığıyla bile bizlere enerji veriyor." diyor.
"Tek adam" önceki gün Saray Kabinesi toplantısının ardından konuştu. Toprakların çiftçiye kiralanmasından ve satılmasından bahsetti.
"Çiftçi ocakları"nı duydunuz mu?
Tek parti döneminde, 1926''dan, 1945''e kadar toprak reformu sık tartışıldı ve nihayet Ocak 1945''te "Çiftçiye Toprak Dağıtılması ve Çiftçi Ocakları Hakkında Kanun Tasarısı" TBMM''ye geldi. Adnan Menderes buna itiraz etmiş: "Toprak kanunu ise Nasyonel Sosyalist Almanya''nın Erhonof toprak ve iskân kanunundan hemen hemen olduğu gibi aktarılmış fikir ve hükümleri içine alıyordu." demişti.
Ben bu "çiftçi ocakları"nı sevdim. 1926''dan bugüne "toprak" tartışmaları analiz edilmeli, "çiftçi ocakları" yeniden ele alınmalı.
Neden kendimize yeterken şimdi yetemez hâle düştük? İnsan önce doymalı. R. T. Erdoğan meselenin farkında ama netice yok:
"Bir devlet için savunma ve yerli silah sanayii ne kadar önemliyse, gıda güvenliği de aynı derecede ehemmiyetlidir. Bir milletin özgürlüğü için ekonomik imkânlar ne kadar elzem ise, tarım ve hayvancılıkta kendi kendine yeter olması da o derece şarttır. Sofrasında tükettiği gıdayı dışardan alan, en temel ihtiyaçlarını ithal eden bir ülkenin, bağımsızlık iddiası havada kalmaya mahkûmdur." (2 Şubat 2018)
Her şey bir tarafa önce toprağımızı işleyelim.