Önce Muhsin Başkan…
Onunla ilgili "öldürüldü" iddialarının netleştirilmesini bekliyoruz… Helikopteri düştüğü günü hatırlayın. Muhsin Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopter 25 Mart 2009'da saat 14.37'de Kahramanmaraş mitinginden Yozgat Yerköy mitingine hareket etmek için havalanmıştı. Toplam 6 kişinin yer aldığı Helikopter saat 15.03'de Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkine düşmüştü. Otopsi raporunda Yazıcıoğlu'nun düşme anında sonra 1 saat daha hayatta kaldığı belirtilmişti…
Buraya kadar anlaşılmayacak bir durum yok. Terslik bundan sonra hepimizin gözleri önünde yaşandı. İHA muhabiri İsmail Güneş kazadan canlı kurtulmuş ve düştükleri yerden arama yapmış, televizyonlar bu konuşmaları canlı vermişti.
En ilginç olanı da yine hepimizin canlı yayından takip ettiğimiz, arama tarama faaliyetleriydi. Cep telefonlarından anında yer tespiti yapan güvenlik birimleri, o gün rahmetli Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının yerini gazeteci İsmail Güneş'in saatler süren konuşmalarına rağmen tespit edememiş ve her ne hikmetse Yazıcıoğlu ile arkadaşları ters yönde aranmıştı. Sonrasında helikopterde bulunanların naaşına kazadan ancak 48 saat sonra ulaşılabilmişti…
Kimin mahkemesi ne karar verire versin zihnimizde Muhsin Yazıcıoğlu kazası pek çok insanın zihninde netleşmedi…
15 Temmuz darbe sonrası Hırant Dink'in öldürülmesini sorgulansın diyorlar…
Uludere bombalamasını FTÖ mü yaptı? diye soruyorlar.
Rus uçağının düşürülmesini anlamak gerektiğini söylüyorlar..
Ancak kimse Muhsin Yazıcıoğlu dosyasını açalım. Olay yerinde kayıp olan, bilgi ve belgelerin akıbetini sormuyor. Bu olayın da FTÖ ile bağıntısı olup olmayacağını gündeme getirmiyor…
Madem birlik beraberlik günüdür.
Madem, Milli meclis saldırıya uğramış ve manevi şahsına saldırı yapılmıştır.
Madem demokrasi bayramındayız.
Madem şehitlik günü kutludur.
Öyle ise parlamentonun hem manevi hem de bizzat bireysel somut üyesi olan rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu kardeşimizin akıbetini de bu yüce meclis, kendine yapılmış bir saldırı sayarak sorgulamalıdır.
Amerika tarafını açıklıyor
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Joseph Votel, Colorado'da Aspen Güvenlik Forumu tarafından düzenlenen toplantıda, 15 Temmuz'da gerçekleşen başarısız darbe girişimine ilişkin skandal açıklamalarda bulunmuş.
Votel, "darbe girişiminin ardından ABD ordusunun Türk ordusundaki birçok yakın müttefikinin hapse konduğunu" söyledi.
Bu cümleden ne anlamamız gerekiyor?
Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir kısım subaylar, Türkiye devletinin bilgisi dışında ABD'lilere kendiliğinden bölgesel güvence mi verdi ki bu adam böyle konuşuyor? Eğer söylediği gibiyse bu durum bir başka ihaneti getirir.
Votel'in sözünü ettiği ve ilişkide olduklarını belirttiği o "birçok yakın müttefik" asker, unutulmasın ki Türkiye'de darbe girişiminde bulundu, asker, sivil ve polis pek çok insanın hayatını kayıp etmesine sebep oldu…
ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Votel'in bu sözleri aynı zamanda darbecilerin kiminle müttefik olduklarının itirafı değil midir?
Öte yandan madalyonun öbür yüzünde ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, ABD'nin Türkiye'deki kanlı darbe girişiminin arkasında olduğu yönündeki sözlere tepki göstererek, "Türkiye sadece bir müttefik değil, aynı zamanda dosttur" şeklindeki açıklamaları inandırıcı değildir.
Neden?
Çünkü yıllardır PKK'yı onlar destekliyor… PYD ile el ele onlar Türkiye'yi kuşatıyor…
İslam dünyasında ne kadar terörist "İslamcı" grup varsa hepsinin arkasında gene onların olduğunu bilmeyen kalmadı.. Ayrıca Votel'in açıklamalarıyla neredeyse eş zamanlı olarak bir askeri üssün Gülen ekibine okul olarak verilmesi çok daha somut gerçekliği ifade ediyor….