Olanlara ulaşmamız lâzım
ABD'de "Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu" varmış. Bizi kınamış. Niye mi? PKK'ya karşı harekât başlattığımız için. Dışişlerimiz de ciddî ciddî cevap vermiş; "Siz PKK'lısınız!" demeye gelen sözler etmiş.
Batı ülkelerinden hangisi bizim ülkemizi savunmamızı, terörün önüne geçmemizi haklı görmüştür?
Dinî hürriyetler meselesinde her yıl rapor yayınlayan bu ABD'li kuruluşa Dışişleri sormalıydı... PKK'nın hangi dinî faaliyetini engellemişiz?!
PKK'nın temel felsefesi Maxizme dayanır. Marxizimde din yoktur. Burada hatırlattım... PKK militanlarına dağlarda yer altlarında, mağaralarda, çadırlarda dinsizlik dersleri verilmiştir. Bunu bizzat eski PKK'lılardan dinledim. Biri kalkmış itiraz etmiş, sonra canını zor kurtarmış. Kendisinden dinlemiştim. Bir Güneydoğu ilimizde sokakta ayakkabı satıyordu.
HDP/PKK'ya oy veren dindar kesim yok mu? Var. Aşiretçilik zihniyetiyle oy veriyorlar. Sol kesimden de nihilist, tahripkâr inançları için oy atanlar yekûn tutuyor. 6 milyon oyun kaçta kaçı "aşiretçi-Cahiliyeci" zihniyetle oy verenler ve kaçta kaçı sol-neo liberal kesimden? Bizim anlamamız gereken hâl budur. İmam hatip açtım, bakın işte tabelaları da mahallî dille yazıyor, mahallî dille türkü dinletiyorum, mahallî dille eski PKK'lıları ekrana çıkartıyorum, demekle olmuyor.
PKK'nın imajı, dışarıda, koskoca Türkiye'nin önünde... Bu meselenin sosyolojisi, psikolojisi iyi tahlil edilmelidir.
Sınır ötemizde; Suriye'de, Irak'ta, Libya'da kalmalıyız, demiştim. "sulh u salâh" için de, "yurtta sulh cihanda sulh" için de bu gerekli.
Suriye'de teröristlerden ve meşruiyetini yitirmiş hükûmetten kurtardığımız bölgelerde artık meşruiyetini yitirmiş hükûmetin itibar ettiği para birimi değil, Türk lirası kullanılmaya başlandı. Bunun daha ileri adımları olacaktır. Türkçenin de yaygınlaşması için çaba harcamalıyız. Terörden Türkiye'ye kaçmak-göçmek mecburiyetinde kalan Suriyelilere ata topraklarını cazip hâle getirmeliyiz. Öncelikle Misak-ı Millî sınırlarını hedefimize almalıyız.
Tedbirsiz yürümek bizi hüsrana uğratabilir. Nasıl tedbir?
Neresinden bakarsanız bakın, zihniyet olarak da fiilen de kuşatılmış ülkeyiz.
Yine "Şark Meselesi" diyeceğim... Şark Meselesi, Türkleri Avrasya'dan silmektir; ister sürerek, ister katlederek... Avrupa Türklere karşı son derece merhametsizdir. Balkanlardan sürülmemiz beş milyona mal oldu desem inanmazsınız. Bizim uğradığımız sürgün ve katl gözlere batmaz. Ama Anadolu'dan sürülenler bütün dünyanın gözüne sokuldu ve hâlâ intikam peşindeler.
"Şark Meselesi" kavramı, 1815'te Viyana Konferansı'nda ortaya çıktı. 19. Yüzyılın son çeyreğinde İngiltere başbakanı olan Evangelist Gladstone'un fikirleriyle hız kazandı. Bu düşünceler Avrupa devletlerince bir prensip hâline getirilip uygulanmaya konuldu. Netice itibarıyla Osmanlı Devleti'nin başına çeşitli problemler açıldı. Batılılar Türklerin Avrupa'dan çıkarılması düşüncesinde birleşmekle beraber, Osmanlı Devleti'nin bırakacağı mirası paylaşma konusunda fikir ayrılıklarına düşmeleri bizi kurtardı, diyebilir miyiz bilmiyorum. (Ayrıntı için bkz. Prof. Dr. Taha Niyazi Karaca, İngiltere Başbakanı Gladstone'un Osmanlı'yı Yıkma Planı: Büyük Oyun).
Cephe artırmak da tehlikeli. Keşke Libya'ya kadar uzanmasaydık, diyeceğim ama zaruretten de kaçamıyorsun.
Libya'nın geçmişte bize nereyi kaybettirdiğini sonra yazacağım.