Okuma günleri

Virüs kapıda dolaşıyor ve yetkililer, mümkün olduğu kadar mekânınızda kalın, dışarı çıkmayın diyorlar. Söz dinlemeliyiz. Mekânınız bir başka fırsat veriyor: Okuma fırsatı.

Ömer Seyfettin'in 100. vefat yıldönümü, ölümü gibi talihsiz bir zamana denk geldi. Yalnız yaşıyordu. Şeker hastasıydı ve şeker hastası olduğunu kendisi de doktorlar da bilmiyordu. 23 Şubat 1920'de Haydarpaşa Hastahanesi'ne kaldırıldı. Fazla tutunamadı. 6 Mart'ta gözlerini yumdu. Kim olduğu bilinmediği için kadavra yaptılar. Çıplak cesedi önünde doktorlar ve öğrenciler önce fotoğraf çektirdiler. Fotoğraf gazetede yayınlanınca tanıyanlar hemen hastahaneye koştular. Ama artık çok geçti.

Ömer Seyfettin'den sık bahsettim. Gerekli. Bugünü anlamak için dünü bilmek gerekir. Ömer Seyfettin modern hikâyenin öncüsü olarak öne çıkar; fikrî ciheti geri planda bırakılmak istenir. Ziya Gökalp'ın kendisine göre, ayrı bir yeri varsa, Ömer Seyfettin'in de ayrı bir yeri vardır.

Zamanımızın bazı nahoş kalemleri Ömer Seyfettin "evvelen Türk ahîren Türk" dediği için, kaleminin gücünü geri plana iterek saldırmışlardır. Ama niçin "evvelen Türk ahîren Türk" dediğinin üzerinde hiç durmak istememişlerdir. (Ömer Seyfettin'in romanı diyebileceğimiz "Ateşi Yeniden Yakmak"ın yazarı Mehmet Hayati Özkaya'nın, nahoşlara dair gönderdiği notlar üzerinde ayrıca duracağım.)

1911-1914 yılları arasında yayınlanan dört kitapçığını, üç "Yeni Lisan" makalesini ve Sebilürreşad'la girdiği milliyetine dair tartışmayı demeyeyim de yazışmayı; Ömer Seyfettin üzerinde çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Hülya Eraydın Argunşah'ın kıymetli değerlendirmesi yanında Prof. Dr. Ali Birinci'nin ve Prof. Dr. Nâzım Hikmet Polat'ın ufuk açıcı yönlendirmeleriyle "Türk Ülküsü"nde bir araya getirdiğimi biliyorsunuz. (Bilge Kültür Sanat Yayınları).

Ömer Seyfettin şiir de yazmıştır. Az bilinir. Prof. Dr. Nâzım Hikmet Polat, "Şair Ömer Seyfettin-Bütün Şiirleriyle" kitabını yayınladı (TDK Yayınları, 248 s.).

Ömer Seyfettin'in bir özelliği de sık takma ad kullanmasıdır. Prof. Dr. N. H. Polat, ona ait ne varsa çıkarmaya vakfetmiş kendisini. Hemen bütün kaynakları tarayarak isimli, isimsiz, takma isimli ne yazdıysa ortaya koyuyor. Şiirleri ve mensur şiirlerini ilk kaynaklara girerek bir bir tespit etmiş. Ona atfedilen şiirleri ayıklamış.

Prof. Dr. N. H. Polat, eserin başına, 68 sayfa tutan bir değerlendirme koymuştur.

Kitapta, Ömer Seyfettin'in 88 şiiri yer almaktadır. 51'i aruzla, 36'sı heceyle yazılmıştır. Şiirlerinden "Yarın" Fransızcadan çeviridir. "Une Larme" şiiri Fransızcadır. Ayrıca 21 mensuresi eklenmiştir.

Burada daha 18 yaşındayken yayınladığı "Neşîde-i Garâm" başlıklı mensuresinden bir bölüm vereceğim:

"Ne kadar güzeldi... Onunla daima çamlığın yeşil karanlıklarından kaçarak mehtabın beyaz yıldızlarıyla yıkadığı bir çim kanepeye otururduk. Mirvaha-i bâd-ı nisan, nagamât-ı rîzânıyla onun saçlarını benim yüzüme dolaştırırdı. Ve biz musafaha ettikçe gölgemiz de musafaha eder, her hareketimizi gölgelerimiz de tekrar ederdi.

Ben o vakit çırpınan kalbimin yakaza-yı ihtisasıyla gölgelerimizde birer kalp, bu gölgelerimizde de yekdiğeri için birer aşk tahayyül ederim.

Kendi kendime dedim ki:

'İşte benim şu siyah ve samit gölgem, onun bu ince ve lâtif gölgesine âşıktır...'"

Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları