Ocaklar şimdi ses vermezse...

Ülkü Ocakları’nda hiçbir faaliyetin halka aksetmediğinden bahsetmiştim. Önce şu gerçeğin altını çizelim: Ocaklar, Türkiye’nin birliği için elzemdir. Eğer Ocaklar olmasaydı, protestolar kontrolden çıkar, kışkırtıcılar şuursuz kalabalıkları istedikleri gibi yönlendirir, halk isyanları başlardı.
Aleyhinde yazanlara, konuşanlara bakarsanız, Ocakların niçin gerekli olduğunu hemen anlarsınız. Kimler aleyhinde? Yıkıcılar, bölücüler, kökü dışarıda olan ideolojinin savunucuları, emperyal güçlerin iç uzantıları... Ve bütün bunlara kapılmış güruh...
Ama Ocakların zihinde ettiği yer ile faaliyetleri arasında bir oransızlığın herkes farkında... Atılgan oldukları kadar kontrollü olan gençleri Ocaklardan uzaklaştıran zihniyeti “Politbüro” da aramalıyız. (Münferit başarılar ayrı. Burada Samsun Ülkü Ocakları örneğini yazmıştım.)
Bir eski arkadaşımı aradım. Ocakları çok iyi biliyor. Devlet Bey’in de çok yakınında aslında... (Herkes tanır. “Tavır” alınmaması için ismini yazmıyorum.) “Nedir bu sinmişlik?” dedim... “Ülkü Ocakları doğrudan Genel Başkan’a bağlı. Telefonla değil de yüz yüze görüşelim” dedi. “Yüz yüze görüşelim” sözü, bazı şeyleri açıklamaya yetiyordu. (Son Ülkü Ocakları Genel Başkan’ı Harun Öztürk’tür... Kendisine kıymet verdiğimi bilir. Aydınlatıcı açıklamasını burada almaya hazırım. Belki aşağıdaki mektuba cevabı da vardır.)

***

Geçen hafta, yazıma Ocaklarla ilgili not eklemiştim. Bir mektup geldi. İlgili bölümü vereceğim:
“Bugünkü yazınızın sonunda yazdığınız dipnot dikkatimi çekti. ‘MHP Genel Merkezi’nin ataleti, tembelliği maalesef Ülkü Ocakları’na da sinmiş.’ demişsiniz hocam.
Bu sözünüzün doğruluğu ne yazık ki su götürmez bir gerçek. 4 yıldır Ankara’da yaşıyorum. Üniversitede okumak için geldim. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ndeyim. Gazi Üniversitesi’ni kazandığımda büyük bir sevinç içindeydim; fakat, Ankara’ya geldiğimde bu sevinç yerini hayal kırıklığına bıraktı. Gazi Üniversitesi’nde milliyetçilik ve teşkilâtlar namına ne yazık ki beklediğimi bulamadım. 4 yıldır okuyorum Gazi’de; fakat, teşkilâta hiç girmedim; gerek duymadım. ‘Sen ülkücüsün bizdensin.’ deyip davet eden de olmadı zaten. İlk yılımı hatırlıyorum: Üniversitemde birçok konferans, sempozyum ve panele katıldım; kıymetli milliyetçi aydınlarımızın konuşmacı olarak katıldıkları etkinliklerdi. Şunu gördüm ki; sağda solda slogan atmak için ya da karşı fakültenin teşkilâtını basıp kavga etmek için toplanan ülkücüler bu etkinliklerde yer almıyorlar. Gazi Üniversitesi gibi bir üniversitede salonları dolduramıyorlar. Gazi Üniversitesi’nde (kendi fakültem adına konuşuyorum) ne yazık ki eğitim adına hiç bir çalışma yapılmıyor. Bu görüşte olan birçok Türk Milliyetçisi arkadaşım da bu sebeplerden dolayı ocaklardan uzak duruyorlar.”
(İsmi bende mahfuz.)

***

Bu mektup bir çığlık... Her üniversite için, her fakülte için söylemeyiz ama genel havayı verdiğini de inkâr edemeyiz.
Memleket ses istiyor. Şimdi değil de ne zaman?

Yazarın Diğer Yazıları